"Teozofi Derneği" (Theosophical Society) ilk olarak, Uzak Doğu dinlerine -özellikle de Hinduizme ve Budizme- karşı büyük bir hayranlık duyan Helena Petrovna Blavatsky ve Albay Henry Steel Olcott tarafından 1875 yılında New York'ta kuruldu. Kuruluşun amacı "eski ve modern dinlerin, felsefelerin, bilimlerin araştırılması" olarak ifade ediliyordu. Oysa gerçek amaç sadece araştırmak değil, bazı köhne öğretileri diriltmekti. Helena Blavatsky okült öğretilere, ruhlarla bağlantı kurduklarını iddia eden inanışlara, büyüye, mistisizme, Uzak Doğu dinlerinin batıl ritüellerine büyük bir ilgi duyan, bu amaçla Hindistan, Tibet, Çin, Japonya gibi ülkeleri birçok kez ziyaret etmiş bir gezgindi. Kitaplarında da büyü, yılana tapınma, ruhlarla ilişki, simya gibi pek çok batıl inanışa geniş yer vermekteydi. Batıda okült fikirlerin yerleşmesinde büyük payı olan kişilerden biri olarak kabul edilen Helena Blavatsky, aynı zamanda kendisini de insanüstü güçlere sahip bir kişi olarak tanıtıyordu. Tibet'teki Budist rahiplerden ve çeşitli gurulardan (Guru kelimesi Sanskritçe saygıdeğer anlamına gelir. Hinduizmde ruhani lider, ruhani rehber anlamlarında kullanılır) eğitim aldığını, sözde kendisinin ruhlarla insanlar arasında bir aracı olduğunu iddia ediyordu.149 Hatta bu sapkın iddiaları nedeniyle Hint basını tarafından sahtekarlıkla suçlanmış, hakkında birçok olumsuz haber ve raporlar yayınlanmıştı.150
Blavatsky'nin öğretilerinde Allah inancı yer almıyor, insan sözde ilahlaştırılıyordu. (Allah'ı tenzih ederiz) Ona göre insan kutsal bir varlıktı ve büyü, ruhlarla bağlantı kurma, meditasyon, yoga gibi yöntemler kullanarak sahip olduğu gücü dışarı çıkarmalıydı. Blavatsky'nin bu sapkın inanışları Teozofi Derneği'nin de temelini oluşturmuştu.
![]() Yoksa onlar, hiçbir şey olmaksızın mı yaratıldılar? Yoksa yaratıcılar kendileri mi? Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır; onlar, kesin bir bilgiyle inanmıyorlar. (Tur Suresi, 35-36) |
Blavatsky'nin bu sapkın inanışlarının her biri akıl ve mantıkla bağdaşmayan, büyük birer aldanıştı. İnsanı ve tüm kainatı yoktan var eden alemlerin Rabbi olan Allah'tır. Allah ezeli ve ebedi olandır, sonsuz güç ve kudret sahibidir. İnsan ise Allah'a muhtaç, aciz bir varlıktır. İnsanı yoktan var eden, ona hayatını, gücünü, aklını ve sahip olduğu tüm özellikleri bahşeden büyük rahmet sahibi olan Rabbimiz'dir. İnsanın Allah'ın dışında hiçbir gücü, iradesi yoktur. Allah'ın benzersiz yaratışına karşı nankörlük içinde olanların durumu ayetlerde şu şekilde haber verilir:
İnsan, Bizim kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmüyor mu? Şimdi o, apaçık bir düşman kesilmiştir. Kendi yaratılışını unutarak Bize bir örnek verdi; dedi ki: "Çürümüş-bozulmuşken, bu kemikleri kim diriltecekmiş?" De ki: "Onları, ilk defa yaratıp-inşa eden diriltecek. O, her yaratmayı bilir." Ki O, size yeşil ağaçtan bir ateş kılandır; siz de ondan yakıyorsunuz. Gökleri ve yeri yaratan, onların bir benzerini yaratmaya kadir değil mi? Elbette (öyledir); O, yaratandır, bilendir. Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir. Herşeyin melekutu (hükümranlık ve mülkü) elinde bulunan (Allah) ne yücedir. Siz O'na döndürüleceksiniz. (Yasin Suresi, 77-83)
İnsan Allah'ın "ol" emriyle var olmuştur ve Allah'ın belirlediği bir kader üzere yaşamını sürdürmektedir. Allah'ın belirlediği bir zamanda ölüm melekleriyle karşılaşacak ve dünya hayatında tüm yaptıklarından dolayı hesap verecektir. Dolayısıyla aciz ve muhtaç bir kul olan insanın kendi çabasıyla insanüstü güçler edinebileceği yönündeki inanç çok büyük bir saçmalıktır, akıl ve mantıkla çelişen çok büyük bir aldatmacadır. Ancak "insanı hayatın merkezine koyup, hiç kimseye sorumlu olmayan bir varlık gibi gösteren" bu aldatmaca, ateist ve materyalist bakış açısına sahip çevreler tarafından asırlardır gündemde tutulmaktadır.Blavatksy'nin öğretisi de gerçekte söz konusu ateist öğretinin farklı bir versiyonuydu. Nitekim bu derneğin ideolojisini şekillendiren bir diğer inanç ise "evrim teorisi" idi. Teoloji ve felsefe konularındaki makaleleriyle tanınan ve hala St. Thomas Aquinas İlahiyat Fakültesinde tarih profesörü olan Rama P. Coomaraswamy bir çalışmasında Blavatsky'nin kurduğu Teozofi Derneği'ni şu şekilde tanımlar:
O çağın evrimsel düşüncesinden çok etkilenen Teozofistler ya ruhsal varlıklar ya da genelde bilinenden daha fazla evrimleşmiş şanslı insanlar olan "üstadların" varlığına inanıyorlardı. Teozofistler en başından beri dinin tüm Ortodoks şekillerine ve hepsinin üzerinde Roma Katolik Kilisesi'ne karşıydılar. Sonradan ezoterik ya da hermetik Hıristiyanlık ve daha sonra sözde Liberal Katolik Kilisesi gibi çeşitli organizasyonlar kurarak, Hıristiyanlık kurumuna hem içeriden hem de dışarıdan saldırdılar.151
Teozofi Derneği'nin ideolojisi, materyalist ve evrimci bakış açısıyla birebir örtüşüyordu. Onlar da Allah'ın varlığını inkar ediyor, kainatın varoluşunu tesadüflerle açıklıyor, insanın hem fiziksel hem de ruhsal olarak evrimleştiğini ve evrimleşme sürecinin hala devam ettiğini iddia ediyorlardı. Uzak Doğu dinlerinin temelini oluşturan karma ve reenkarnasyon inancını da bu sözde evrim sürecinin bir ifadesi olarak kabul ediyorlardı. İnsanın birbiri ardına gelen yeni hayatlarının sonucunda mükemmelleşeceğini, çok derin bir kavrayışa, kutsal bir konuma, hatta sözde bir ilah konumuna ulaşacağını (Allah'ı tenzih ederiz) iddia ediyorlardı. (Batıl karma ve reenkarnasyon inancı için detaylı bilgi için Bkz. "Hinduizmin ölüm ve ahiret hayatına dair batıl inanışları" bölümü) Oysa bu hiçbir akli temeli olmayan, içi boş bir aldatmaca, sapkın bir felsefeydi. Üstelik bu saçma iddia Teozofi hareketinin ve bu hareketi takip eden diğer batıl inanışların da temel dayanağını oluşturuyordu. Alan Morrison uzun yıllar boyunca New Age takipçisi olduktan sonra Hıristiyanlığı kabul eden ve o zamandan bu yana New Age akımının batıl yönlerini anlatmak için çeşitli kitaplar ve makaleler yazan Hıristiyan bir araştırmacıdır. Morrison, "From Old Gnosticism to New Age, A Historical Analysis of the Mystery of Iniquity from the 6th Century to the Present" (Eski Gnostisizmden New Age'e Kötülüğün Gizeminin Tarihsel Bir Analizi) başlıklı makalesinde ilk olarak Blavatsky'nin ortaya attığı ruhsal evrim kavramını şu şekilde açıklıyordu:
Teozofi Derneği'nin Yeni Gnostizm'e temel katkılarından biri, Blavatsky'nin kapsamlı çalışmasında ortaya çıkan 'ruhsal evrim' (spiritual evolution) kavramıdır... Nasıl insan aşağı hayat formlarından evrimleştiyse, aynı şekilde güçlü ve kozmik bir organizmaya doğru evrimleşmeye devam edecektir. Her birey mükemmelliği yakalayana kadar binlerce kez reenkarne olacaktır. Ruhsal evrim teorisini iddia ederken Blavatsky yalnız değildir. Bir yazarın yazdığı gibi: "Bu görüş, Madame Blavatsky'den sonra Teilhard de Chardin tarafından, daha sonra da Bergson ve Nietzsche tarafından farklı şekillerde ifade edilmiştir. Fakat 19. yüzyılın sonlarında insanları ilk kez bu kadar etkileyen sadece Blavatsky'nin fikriydi. Hıristiyan inancının zayıflatılmasından ortaya çıkan boşluk yeni bir dini akım ihtiyacına yol açmıştı. Blavatsky "ruhsal evrim teorisini", doğal seleksiyon ya da şans gelişimi temeline dayandırmamıştı. O, insanlara evrimleşmekte olan evrene yönelik bir plan olduğunu söylüyordu. Ve bu plana göre, evrimdeki bir sonraki aşamanın altınçağ olduğunu iddia ederek onlara umut dağıtıyordu.152
Alan Morrison'un da ifade ettiği gibi Teozofi Derneği ruhun evrimi kavramıyla, sonradan gelen Chardin ve Bergson gibi koyu Darwinistlere veya Nietzsche gibi fanatik din karşıtlarına ilham kaynağı olmuştu. Hıristiyan araştırmacı John Carlo Rosales ise A Closer Look at the New Age Movement (New Age Hareketine Yakından Bakış) isimli çalışmasında bu hareketin temel doktrinini şu şekilde tanımlamıştır:
Bu hareket tarih boyunca dünyanın en büyük insan yapımı dinlerinin mistik yanlarını kapsamaktadır. Çağdaş anlamda teozofi, birçok gelenekten, fakat öncelikle Hindu felsefesi ve okült bilimlerinden alınan dini, felsefi ve bilimsel anlayışların bir sentezini yapmaya çalışan çağdaş bir Gnostik (Hıristiyanlığın başlangıcında ruhani sırları bilmek iddiasında olan dini akımlar) harekettir. Teozofistler, Allah'ın ve ruhun varlığı hakkındaki temel Hıristiyan fikirlerini inkar ederler. Ruhun evrimi Teozofi Derneğinin temel öğretisidir... Teozofik anlamda evrim, sürekli olarak yeniden doğma yoluyla Kozmik Hayat tarafından yürütülen kendini fark etme ya da ortaya koyma sürecidir. Amacı, insanın ve tüm varlıkların mükemmelleştirilmesidir... Özetle, Teozofi Dernekleri arasında genel olarak kabul edilen 4 ana doktrin, panteistik anlamda ruhun kutsal kökenleri, evrim, reenkarnasyon ve karmadır.153
Teozofi Derneği gibi daha birçok batıl akımın temelini oluşturan ruhun evrimi iddiası çok büyük bir aldatmacadır. Zaten bu asılsız iddiayı savunan çevrelerin de ortaya koydukları herhangi bir delil, gösterdikleri herhangi bir örnek yoktur. Tek yaptıkları bu sapkın iddiayı süslü cümlelerle ve felsefi bir şekilde anlatmak, insanların da bu hayali dünyaya bir gerçekmiş gibi inanmalarını beklemektir.
İnsan ruhunun mahiyeti hakkındaki gerçekleri tek öğrenebileceğimiz kaynak Kuran'dır. Rabbimiz Kuran'da ruh hakkında şu şekilde buyurmuştur:
Sana ruhtan sorarlar; de ki: "Ruh, Rabbim'in emrindendir, size ilimden yalnızca az bir şey verilmiştir." (İsra Suresi, 85)
Hani Rabbin meleklere demişti: "Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım. Ona bir biçim verdiğimde ve ona Ruhum'dan üfürdüğümde hemen ona secde ederek (yere) kapanın." (Hicr Suresi, 28-29)
Sonra onu 'düzeltip bir biçime soktu' ve ona Ruhundan üfledi. Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etti. Ne az şükrediyorsunuz? (Secde Suresi, 9)
Hani Rabbin meleklere: "Gerçekten Ben, çamurdan bir beşer yaratacağım" demişti. "Onu bir biçime sokup, ona Ruhum'dan üflediğim zaman siz onun için hemen secdeye kapanın." Meleklerin hepsi topluca secde etti; (Sad Suresi, 71-73)
Blavatsky 1891 yılında öldüğünde Annie Wood Besant isimli başka bir Hindu hayranı, derneğin başına geçti. Annie Besant da büyüye, okült bilimlere, psişik deneylere meraklıydı. Ateist kimliğiyle ve bu konuda yaptığı ateşli konuşmalarla tanınıyordu.154 Besant, bir yandan teozofik bilimler üzerinde çalışıp tamamen safsatalara dayalı kitaplar yazarken bir yandan da derneğin ruhsal evrim iddiası ile metafizik konular üzerinde yoğunlaşmasını sağladı.155 Bugün dahi onun yazdığı kitaplar, söz konusu batıl inanışın peşinde giden, büyü benzeri saçma uğraşıları bir hayat şekli olarak kabul eden insanların en çok okuduğu kitaplar arasında yer almaktadır.
Besant, Hinduizm gibi putperest ve akıl sahibi her insanın kolayca kavrayabileceği mantıksızlıkta bir dini her türlü eleştiriye karşı savundu. Central Hindu College'i ve 1916 yılında Indian Home Rule League'i (Hindu Özerkliği Derneği) kurarak Hindistan'ın bağımsızlığı hareketine katıldı. 1917 yılında ise Hindistan Milli Kongresi'nin başkanı seçildi. Teozofi Derneği'nin ve Besant'ın Hindistan'daki etkisi Hinduism Today gazetesinde yayınlanan bir makalede de detaylı olarak anlatılmış, Besant'ın Mahatma Gandhi, Jawaharlal Nehru, Sarojini Naidu, C.P. Ramaswami Aiyer ve daha birçok Hindu liderini doğrudan etkilediği belirtilmiştir.156
Teozofi Derneği, batıl Uzak Doğu dinlerinin, Hıristiyan inançlarını temel alan Batı kültürüne nüfuz edip, bu kültürü dejenere etmelerinde önemli bir rol oynadı. New Age Hareketi ise eski bir Teozofi Derneği üyesi olan Alice A. Bailey tarafından başlatılmıştır. Bailey, Teozofi Derneği'nin kurucuları gibi ateist görüşlerini destekleyen sapkın Uzak Doğu dinlerine hayran olan, batıl inançlara sahip bir kişiydi. Djwal Khul isimli Tibetli bir liderden mesajlar aldığını söylüyor ve bir medyum olduğunu iddia ediyordu. 1919-1949 yılları arasında bu hayali mesajları içeren 24 kitap yazdı. Bu kitaplar genelde okült bilimlerinin, ezoterik öğretilerin, çeşitli büyü yöntemlerinin anlatıldığı, sapkın inanışların propagandasının yapıldığı çalışmalardı. Bailey yazdığı 2 ciltlik Discipleship in the New Age (New Age Taraftarlığı) adlı çalışmasında ise başlattığı yeni akımın temel değerlerini ortaya koydu. New Age Hareketi, Teozofi Derneği'nin batıl olan tüm öğretilerini kabul ediyor, Hinduizm, Budizm, Şamanizm, Taoizm gibi putperest dinlerin sapkın inanışlarının yanı sıra çeşitli okült bilimleri de içeriyordu.
Bailey'nin ardından New Age öğretisi hızla taraftar toplamış ve Batı kültürünün önemli bir parçası haline gelmiştir. Ancak bu öğreti akıl, mantık ve sağduyu ile bağdaşmayan türlü saçmalıklar içeren, ilahi dinlerde yasaklanan fal ve büyü gibi birçok batıl uygulamayı teşvik eden, insanları dünya hayatının gerçeklerinden uzaklaştırıp hayali bir dünyada yaşamaya sürükleyen bir aldanıştır.
149- C. C Martindale S. J., "Theosophy: Origin of the New Age", http://www.ewtn.com/library/NEWAGE/THEOSOP1.TXT

150- "Helena Blavatsky", Encyclopedia Britannica 2002, Expanded Edition DVD-ROM

151- Rama P. Coomaraswamy MD, "Are Traditional Catholics a Cult?" http://www.coomaraswamy-catholic-writings.com/Are%20Traditional%20Catholics%20a%20Cult.htm

152- Alan Morrison, "From Old Gnosticism to New Age, A Historical Analysis of the Mystery of Iniquity from the 6th Century to the Present" www.diakrisis.org/OldtoNewGnosticism.htm

153- John Carlo Rosales, "A Closer Look at the New Age Movement", http://www.ewtn.com/library/NEWAGE/CLOLOOK.TXT

154- "Quotes on Hinduism", http://www.atributetohinduism.com/quotes1_20.htm#Q13

155- "Annie Besant", Encyclopedia Britannica 2002, Expanded Edition DVD-ROM

156- "Theosophy, Woven From andInto the Fabric of SanatanaDharma", Hinduism Today, Haziran 1995, http://www.hinduismtoday.com/archives/1995/6/1995-6-03.shtml

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder