13 Mart 2010 Cumartesi

Faşist Hinduların ilk Hedefi Müslümanlar


Günümüzde Hinduizm bazı çevreler tarafından "barış ve tolerans dini" olarak tanıtılmaktadır. Hinduların diğer dinlere hoşgörülü davrandıkları ve her türlü inanca yaşama hakkı tanıdıkları ileri sürülmektedir. Oysa bu çok büyük bir aldatmacadır. Kitabın önceki bölümlerinde de vurguladığımız gibi Hinduizm ırkçı bir dindir ve Hindu kültürü farklı dinlere hatta kendi içindeki farklı sınıflara karşı hoşgörüyü değil, baskıyı öngörmektedir. Üst kastlardaki Hindular acımasız kast sisteminin bir gereği olarak kendi halklarına yönelik asırlardır çok büyük bir zulüm politikası izlemektedirler. Ancak bu şiddet ve baskı politikasının çok daha fazlasını "Hindu olmayanlar" ya da "İşgalciler" olarak tanımladıkları Müslüman ve Hıristiyan azınlıklara karşı yürütmektedirler. Hindistan ve yükselen Hindu milliyetçiliği üzerine yaptığı araştırmalarla tanınan İngiliz tarihçi Prof. Douglas Spitz "The RSS and Hindu Militancy in the 1980's" (1980'lerde RSS ve Hindu Militanlığı) başlıklı makalesinde Hindu miliyetçilerinin bu düşünceyi nasıl bir temele oturttuklarını şu şekilde tarif eder:


Mogul İmparatoru Cihan Şah tarafından yaptırılan Tac Mahal dünyanın en gösterişli anıt mezarlarındandır.
RSS düşünürleri, Hindu kültürünün Hindistan'ın tek yerli kültürü olduğunu ve tüm Hintliler bu kültürü paylaşana ve bunu kendi ortak ulusal kimliklerinin temeli olarak tanıyana kadar Hindistan'ın millet olarak bütünleşemeyeceğini iddia etmektedirler. Ortak bir Hindu kültürü esasına dayanan bu ulusal bütünleşme hedefini gerçekleştirmek için 2 temel şartın yerine getirilmesi gerektiğini öne sürmektedirler. Birincisi, Hinduların kast, mezhep, sınıf, bölge ve dil ayırımlarını aşarak güçlü, organik bir Hindu milletini oluşturacaklarını fark etmeleridir. İkincisi de, dinleri ve kültürel ilham kaynakları yabancı topraklardan gelen Hindu olmayanların, özellikle de Müslümanlar ve Hıristiyanlar, onlarınki gibi Hindu kültürünü ve onun tarihsel kahramanlarını benimsemeleridir.93

Bu asimilasyon politikasının öncelikli hedefi ise Hindistan topraklarında 200 milyon gibi çok büyük bir nüfusa sahip olan Müslümanlardır.

Hinduların Müslüman halka karşı yürüttükleri bu baskı politikasını incelemeden önce İslam dininin Hindistan topraklarında ne kadar köklü bir yerinin olduğunun üzerinde durmak gerekir.

Hindistan halkı İslam dini ile 7. yüzyılın başlarında tanıştı. 11. ve 12. yüzyıllarda Türklerin Hint topraklarına girmesiyle ise İslam dini Güney Asya'da hızla yayılmaya başladı. Abbasi Devleti'nin çökmesiyle birlikte Güney Asya'da birçok küçük Müslüman devleti oluşmuştu. Bu devletler Belucistan, Afganistan, Multan ve Sind bölgelerinde müstakil olarak varlıklarını sürdürürken, 977 yılında Gazne'de ilk büyük Müslüman devlet kuruldu. Gazne Devleti, -aynı Osmanlı İmparatorluğu'nun Anadolu topraklarında yaptığı gibi- bölgede birbirleriyle çatışan tüm Müslüman hanedanlıkları tek bir bayrak altında birleştirdi. Bunun ardından Hint Devleti Müslümanlara karşı savaş ilan etti. Yapılan birçok muhaberenin ardından Gazne Devleti 1008 yılındaki Peşaver Savaşında Hintlileri büyük bir yenilgiye uğrattı ve Kuzey Hindistan'ın büyük bir bölümüne yayıldı. Uç, Gucarat, Lahor, Delhi, Bengal Müslüman kuvvetleri tarafından sırasıyla fethedildi. Özellikle de Gazneli Sultan Mahmud döneminde bu putperest topraklarda İslam ahlakı ve kültürü büyük bir hızla yayıldı. Yerli halk kendi istek ve seçimiyle dalga dalga İslam dinini kabul ediyordu. Hindistan'a 17 ayrı sefer yapan Sultan Mahmud'un İslam dinini yayma yolunda yaptıkları İslam dünyasında büyük bir yankı uyandırdı. Abbasi halifesi tarafından Sultan ve ailesine şeref ünvanları verildi. Sultan Mahmud 30 yılı aşan hükümdarlığı zamanında İslamiyet'in Hindistan'da kökleşmesini sağlamış ve bugünkü Pakistan'ın ve Bangladeş'in bir bakıma kurucusu olmuştur.



1-Mogul İmparatoru Ekber Şah'ın Sarayı, 1569
2-Ekber Şah döneminde yaptırılan
Buland Darwaza, Fatehpur, Sikri.
3- 
Badşah Cami, Lahore, 1673-1674
4-Mogul İmparatoru Hümayun için yaptırılan anıt mezar
5-Ekber Şah'ın mezarına giden yol üzerine yapılan eser.

Hindistan sınırları içinde var olan Müslüman devletlerden kalan benzersiz tarihi eserler, üstün İslam medeniyetini en güzel şekilde yansıtmaktadırlar.




Fanatik Hindular İslam dinine ve Müslümanlara olan 
düşmanlıklarını toplu eylemleri sırasında Kuran nüshalarını 
yakarak gösteriyorlar.

1206 yılından Hint-Türk İmparatorluğu'nun kuruluş tarihi olan 1526'ya kadar Hindistan topraklarında beş Müslüman hanedan hüküm sürdü: Memluklar, Halaciler, Tuğluklar, Seyyidler ve Ludiler... 1516 yılında Ludi İmparatorluğu'nu ortadan kaldıran Timur'un torunu Babur Şah Mogul İmparatorluğu'nu kurdu ve 17. yüzyıla kadar bu bölgede hüküm sürdü. Ancak bu imparatorluk zaman içinde zayıfladı, küçüldü ve sonunda yıkıldı. Ardından tüm Hint Yarımadası 1858 yılında İngiliz sömürgeciliğinin kontrolüne geçti. Hindiçini olarak bilinen bölge de Fransızlar tarafından sömürgeleştirildi.

Kısacası İslamiyet Güney Asya'da çok köklü bir tarihe sahiptir ve Müslümanlar asırlar boyunca bu topraklara hakim olan İslam İmparatorluklarının mirasçılarıdırlar. Bu nedenle de günümüzde İslam'ın yüksek ahlakını ve kültürünü yüz milyonlarca Müslümanın yaşadığı Hint Yarımadası'nın dört bir yanında görmek mümkündür. Camiler, medreseler ve daha birçok tarihi eser üstün İslam Medeniyeti'nin bu topraklara ne kadar büyük katkısı olduğunu ortaya koymaktadır.

Hindistan topraklarındaki 200 milyon Müslüman, dünyanın en kalabalık azınlık nüfusunu oluşturmaktadır. Ancak bu büyük azınlık, çoğunluğu oluşturan Hinduların yıllardır dozu sürekli artan şiddetiyle ve eylemleriyle karşı karşıyadır. Hindistan'da yaşayan Müslümanlar, aşırı milliyetçi Vişna Hindu Parişad Partisi (VHP)'nin başını çektiği ırkçı Hindu örgütler tarafından öldürülmekte, evleri yakılmakta, topraklarından sürülmekte ve çeşitli işkencelere maruz kalmaktadırlar. Olaylarda polis Hinduların tarafını tuttuğundan, hayatını kaybedenlerin veya yaralananların çoğu Müslümanlardan olmakta, buna rağmen polis olaylardan sonra daha çok Müslümanları tutuklamaktadır. Bunun en açık örneklerinden biri 6 Aralık 1992 tarihinde, 16. yüzyıldan kalma tarihi Babür Camisi'nin yıkılması sırasında yaşanmıştır.

93- Douglas Spitz, "The RSS and Hindu Militancy in the 1980's", http://department.monm.edu/classics/Speel_Festschrift/spitz.htm., Monmouth College

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder