11 Mart 2010 Perşembe

Müslümanın Uzak Doğu Dinlerine Bakışı Nasıl Olmalıdır?


Uzak Doğu dinlerini birçok yönüyle ele aldık ve bu dinlerin öğrettiği gibi putlardan medet ummanın, batıl ritüellerle sorunlara çözüm bulunabileceğini zannetmenin ne kadar büyük bir aldanış olduğunu Kuran ayetlerinden çeşitli örneklerle açıkladık. Ancak tüm bu eleştirilerle birlikte belirtilmesi gereken çok önemli bir husus vardır: Kuran'da "dinde zorlama yoktur" (Bakara Suresi, 256) şeklinde bildirilir ve dolayısıyla herkes vicdanında hürdür. İslam'a göre her insan istediği dini seçip ona inanmakta serbesttir. Doğu dinlerine inanan insanların da kuşkusuz bu inançlarını sürdürmeye hakları vardır. İslami bir toplumda da bu haklarına mutlaka saygı gösterilmelidir.

Ancak İslam dininin tüm Müslümanlara yüklediği önemli bir sorumluluk, "yanlış yoldaki insanlara hatalarını göstermek ve onları gerçeğe davet etmek"tir. Bu kitapta Doğu dinleri bu mantıkta eleştirilmiş, bu dinlere bağlı olan insanlar inançlarını sorgulamaya ve "gerçek nedir" diye samimi bir biçimde düşünmeye davet edilmişlerdir. Amaç, bu dinlere inanan insanlara dostça yaklaşmak, onlara inandıkları dinin batıl yönlerini göstermek, böylece Hak din olan İslam'ın gerçeğini görmelerine ve sonsuz hayatlarının kurtulmasına Allah'ın izniyle vesile olabilmektir.

"İyiliği Emredip, Kötülükten Sakındırmak" Tüm Müslümanların Sorumluluğudur

Müslümanlar gerçek iyilik ve gerçek kötülüğün ne olduğunu Allah'ın "doğruyu yanlıştan ayıran" bir kitap olarak gönderdiği Kuran'dan öğrenirler. Kuran'da, doğru ve yanlış, iyilik ve kötülük gibi kavramlar, örnekler verilerek her insanın anlayabileceği şekilde açıklanmıştır. Müslüman, Kuran ahlakını tüm hayatında uygulamak için gayret eder. Ancak onun üzerine yükletilen önemli bir sorumluluk daha vardır: İnsanları, doğruları görmeye, yanlışlardan sakınmaya, Kuran ahlakını yaşamaya davet etmek. Bu nedenle müminler bütün hayatları boyunca insanlara iyiyle kötünün arasındaki farkı anlatırlar. Allah "Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır." (Al-i İmran Suresi, 104) ayetiyle bu sorumluluğu tüm Müslümanlara bildirmiştir.

Salih müminler "Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe iman eder, maruf olanı emreder, münker olandan sakındırır ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardandır." (Al-i İmran Suresi, 114) ayetiyle de dikkat çekilen bu görevin öneminin bilincindedirler. Bu nedenle çevrelerindeki herkesi, yakınlarını, ailelerini ve ulaşabildikleri tüm insanları Allah'a iman etmeye, O'ndan korkup sakınmaya ve O'nun öğrettiği güzel ahlakı yaşamaya davet ederler. Uzak Doğu dinlerini tek yol olarak bilen milyonlarca insana veya Ehl-i Kitap olup daha sonradan Uzak Doğu dinlerine yönelenlere yapılan tüm bu hatırlatmaların nedeni de Allah'ın Kuran'da bildirdiği emirdir: "İyiliği emredip, kötülükten sakındırmak".

Kuran'da ayrıca Allah'ın bu emrini yerine getiren insanların diğer insanlar için ne kadar hayırlı kimseler olduklarına da dikkat çekilmiştir:

Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz; maruf (iyi ve İslam'a uygun) olanı emreder, münker olandan sakındırır ve Allah'a iman edersiniz. Kitap Ehli de inanmış olsaydı, elbette kendileri için hayırlı olurdu. İçlerinden iman edenler vardır, fakat çoğunluğu fıska sapanlardır. (Al-i İmran Suresi, 110)

Ayetlerde bu davetin nasıl olacağı da bildirilmektedir:

Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir. (Nahl Suresi, 125)


... Sen, yalnızca bir öğüt verici-bir hatırlatıcısın. Onlara 'zor ve baskı' kullanacak değilsin. Ancak kim yüz çevirir ve inkar ederse Allah, onu en büyük azab ile azablandırır. Şüphesiz onların dönüşleri Bizedir... (Ğaşiye Suresi, 21-26)

Ayette de görüldüğü gibi Müslüman bu çağrıyı sevgi ile, şefkat ile, güzellikle yapmakla sorumlu tutulmuştur. Allah bunu "Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle…" (İsra Suresi, 53) ayetiyle bildirmiştir. Allah Peygamberimiz (sav)'in de yüksek karakterinin ve üstün ahlakının bir neticesi olarak insanlara hep güzellikle davrandığını bildirmiş ve onu tüm insanlara örnek kılmıştır. Allah Peygamberimiz (sav)'in bu yumuşak huylu tavrını iman edenlere şöyle bildirmiştir:
Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen artık Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever. (Ali İmran Suresi, 159)

Ayette Peygamberimiz (sav)'in yumuşak huylu ahlakının insanlar üzerinde çok olumlu bir etki meydana getirdiği ve insanların ona daha da bağlanmalarına vesile olduğu haber verilmektedir. Allah'ın elçileri insanlara Allah'ın emrettiği şekilde davranmış ve güzel ahlaklarından asla taviz vermemişlerdir. Örneğin dönemin en azgın ve en zalim yöneticisi olan Firavun'a giden Hz. Musa'ya Allah şu şekilde buyurmuştur:

Sen ve kardeşin ayetlerimle gidin ve Beni zikretmede gevşek davranmayın. İkiniz Firavun'a gidin, çünkü o, azmış bulunuyor. Ona yumuşak söz söyleyin, umulur ki öğüt alıp-düşünür veya içi titrer-korkar. (Taha Suresi, 42-44)
Yukarıdaki ayetler tüm iman sahipleri için çok önemli hatırlatmalar içermektedir. Bir Müslüman, insanları Allah'a iman etmeye ve Kuran ahlakına göre yaşamaya davet ederken güzel sözden asla vazgeçmemeli, her zaman uzlaşmadan ve hoşgörüden yana olmalıdır. Bu, Allah'ın Kuran'da razı olduğunu bildirdiği ahlaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder