13 Mart 2010 Cumartesi

Batıl Öğretiler Üzerine Kurulu Bir Yaşam





Ganeşa Çaturthi Bayramı boyunca dünyanın dört bir yanındaki Hindular yalancı ilahları Ganeşa'ya saygı göstermek için yarışırlar. Saçma Hindu gelenekleriyle beyinleri yıkanmış bu insanlar, bu kadar açık olan bir mantıksızlığı dahi fark edemeyecek durumdadırlar.
Her topluma Allah peygamberler göndermiş ve tüm peygamberler gönderildikleri toplumları Allah'a iman etmeye davet etmişlerdir. Elçiler kavimlerine Allah'ın emir ve tavsiyelerini bildirmiş, ibadet yollarını göstermişlerdir. Hinduizm gibi batıl dinlerde ise asırlardır süregelen gelenek ve törelerden oluşan batıl uygulamalar, sırf atalara bağlılık uğruna "ibadet" adı altında uygulanmaktadır. Oysa bunlar ibadet değil, putlara tapınmalar, garip törenler ve sapkın ritüellerdir. Hindular bu törenlerle, tapınmalarla sözde ilahlarına yakınlaştıklarına, iyi işler yaptıklarına, bu yaptıklarının kendilerine yeni hayatlarında faydası olacağına inanırlar. Allah müşriklerin içinde bulundukları durumu şu şekilde haber verir:

Oysa (bu şirk koştukları güçler ve nesneler) ne onlara bir yardıma güç yetirebilir, ne kendi nefislerine yardım etmeye. (Araf Suresi, 192)

Hinduların çok karanlık bir dünyaları vardır. Batıl ritüeller, putperest ibadetler, sapkın uygulamalar, tapınmalar, adaklar bir milyara yakın insanın hayatının her anını kaplamıştır. Onları Allah'a iman etmenin huzurunu, mutluluğunu ve kurtuluşunu yaşama onurundan uzak tutarak karanlık ve çok kasvetli bir hayata hapsetmiştir. Bir Hindu, doğumundan ölümüne kadar, tüm hayatı boyunca belirli merasimleri yerine getirmekle mükelleftir. Hindu kelimesinin anlamlarından biri olan "karanlık" ifadesi bu batıl dini çok iyi anlatmaktadır.16

Hinduların sayıları yüzü aşan bayramları vardır. Bu bayramların her biri tek tek incelendiğinde insanı hayrete düşüren uygulamalarla karşılaşılır. Örneğin Naga Pançami isimli bayram "sonsuzluk yılanı" adı verilen bir sözde ilah adına düzenlenmektedir. Aralarında eğitim sahibi, kişilerin de bulunduğu milyonlarca Hindu bu bayramda dev yılan heykelleri yapar ve bu heykellere tapınırlar. İlk önce taştan yılan heykellerini sütle yıkar, daha sonra da canlı kobra yılanlarına süt ve pasta verirler.17 Ganeşa Çaturthi Bayramı ise yarı fil yarı insan görünümünde olan sözde ilahları Ganeşa içindir. Bayramda Ganeşa'nın sekiz metre büyüklükteki topraktan heykeli eve getirilir. 2-10 gün arasında bu heykele saygı gösterilerinde bulunulur. Sonra bu heykel kalabalık bir topluluk eşliğinde denize veya bir göle bırakılır. Hindistan cevizi ve tatlı kek topları puta sunulur.18 (Hinduların sözde kutsal metinlerinde Ganeşa'ya çok geniş yer verilir. Ganeşa, fil başlı Hindu putudur. Batıl Hindu geleneklerinde önemli yeri olan Şiva ve Parvati isimli sözde ilahların oğlu olduğuna inanılır. Parvati bir gün yanlışlıkla onun başını keser. Sonra üzülüp, ilk geçen canlının kafasını takarak Ganeşa'yı hayata döndürür. Önünde hep bir tabak dolusu tatlı olur. Ganeşa'ya insanlar süt sunarlar.) Hinduların putlarına karşı duydukları güçlü sevgi ve gösterdikleri saygı Allah'ın Kuran ayetleriyle dikkat çektiği bir müşrik cehaletidir. Kuran'da şu şekilde buyurulmaktadır:

İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını 'eş ve ortak' tutanlar vardır ki, onlar (bunları), Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah'a olan sevgileri daha güçlüdür. O zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman, muhakkak bütün kuvvetin tümüyle Allah'ın olduğunu ve Allah'ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi. (Bakara Suresi, 165)


(Sol resim) Hinduizmin batıl inanışları insan hayatını tehlikeye atan akılsızlıklar içermektedir. Örneğin resimde, yerde yatan kadına beyin kanseri teşhisi konulmuştur. Ancak o, şifayı sözde tanrıçaları Mariamman'da bulabileceğini düşünmektedir. Oysa o putun ne hasta kadının yakarışlarını duyması, ne de hastalığına şifa olması mümkün değildir. Hastalığı da şifayı da veren alemlerin Rabbi olan Allah'tır.


(Sağ resim) Hayali Hindu tanrılarının büyük bir bölümü, yazılı metinlerde öfkeli, saldırgan, kindar, katliamlar yapan, acı çektirmekten zevk alan putlar olarak tarif edilirler. Resimde vücud deşerken tasvir edilen Kali de, Hindu geleneklerine göre vahşetten, katliamdan zevk alan bir hayali ilahtır. Hindular Kali'yi "koruyucu" ve "eğitici" sıfatlarıyla tanımlar, yeni doğan çocuklarının onun gücünü alabileceğine sapkınca inanırlar.









Hinduların önünde secde ettikleri, saygı gösterilerinde bulundukları, 
sırtlarında taşıyıp sunularda bulundukları bu putların onların dualarına cevap vermeleri, 
çağrılarını duymaları mümkün değildir.






(Sağ resim) Çeşitli putlara adanmış ayinler, festivaller ve törenler Hinduların hayatlarında 
çok büyük bir yer tutar.Her festivalin kendine özgü ritüelleri, yerine getirilmesi 
gereken ayinleri vardır.Örneğin Bhima Puja Festivali'nde Ganj Nehri'nin çevresine
çamurdan Bhima şekilleri yapılır. Adeta bir ayinler ve ritüeller dini olan Hinduizm 
insanları boş, amaçsız ve batıl bir hayata teşvik eder. 
Ahiretteki kayıpları ise hiç şüphesiz daha büyük olacaktır.

Yukarıda birkaç örneğini saydığımız bu sapkın törenler aslında Hindu dininin akıl dışı yönünü gözler önüne sermektedir. Hinduizmi bir tür ruhsal özgürlük dini olarak görüp, bir kurtuluş zannedenler, büyük bir yanılgı içindedirler. Çünkü Hindu dininin hurafeleri, insanı, hiçbir akılcı açıklaması bulunmayan bir gelenekler bütününü körü körüne kabul etmeye zorlamaktadır. Eğitimli, medeni, kültürlü insanları taştan heykellere yemek yedirmeye çalışan, ineklerin önünde secde eden birer insan haline getirebilmektedir.



Sapkın Ritüellerin Merkezi GANJ NEHRİ

Hindu dininde Ganj Nehri çok önemli bir yer tutar. 
Ganj Nehri'nde yıkanan bir Hindunun tüm günahlarından arınacağı düşünülür. Bu inanış nedeniyle yaşı ilerlemiş 
Hindular vakitlerini Ganj Nehri'nin insan sağlığını tehdit eden 
pis sularının yakınlarında geçirirler. Bu nehir neden kutsal sayılmaktadır? Nehir, içinde yıkanan insanlardan günahı nasıl alıp götürmektedir? Dünyanın en büyük zalimliklerini 
işleyen bir insan sırf bu nehrin sularına girip-çıktığı için manen temizlenmiş mi sayılacaktır? Hindular bu gibi 
sorular üzerinde düşünmemeyi tercih ederler, 
çünkü bir an düşünmek bile bu inancın saçmalığını 
açığa çıkaracaktır. Ganj Nehri ile ilgili batıl Hindu ritüellerinden
bazıları şu şekildedir:

- Ganj ve Yamuna nehirlerini insan biçiminde resmeden Hindular, 
bunları tapınak girişlerinde kullanmaktadırlar.19

- Hindu rahipleri batıl Hindu geleneklerine göre 
Ganj Nehri'nin bir kolu olan Yamuna'yı arındırmak için 
gümüş maşrapalar içinde 850 litre süt dökmüşlerdir.20

- İlahabad şehrinde Ganj ve Yamuna nehirleri 
birbirine karışmaktadır. Hindular iki nehrin birbirine 
karıştığı bu yerde yıkandıklarında tüm günahlarından 
kesin olarak kurtulacaklarına dair batıl bir inanç taşırlar. 
Bu nedenle yıl boyunca yüzbinlerce Hindu bu 
bölgeye akın eder. 
İnsanın yaptığı kötülüklerin sorumluluğundan 
kurtulmasını,
İslam'da olduğu gibi; pişman olmak, Allah'tan
 bağışlanma 
dilemek ve tevbe edip yeniden aynı kötülüğü 
tekrarlamamak 
için niyet etmeye değil de, bir nehrin suyuna 
girip-çıkmak gibi gerçekte tümüyle anlamsız
bir ritüele bağlayan 
Hinduizmin ne kadar 


şekilci ve saçma bir inanç olduğu açıktır.
Hinduların ağır hasta bir kişiye yaptıkları zulüm ise bu batıl dinin 
insanlara ne kadar karanlık bir hayat sunduğunu tüm 
gerçekliğiyle ortaya koymaktadır. 
Hasta, arkadaşları ve yakınları tarafından Ganj Nehri'ne götürülür. 
Hastalığı iyileştirmek için tedavi yolları aramaktansa, 
bu kişiyi nehrin yanına 
taşımanın çok daha anlamlı bir görev olduğuna inanırlar. 
Hastaya ait en kirli ve 
en kötü örtü, hastanın taşındığı aracın üzerine örtülür. 
Hasta bu kirli örtünün 
üzerine yerleştirilir ve nehrin kenarındaki bir taşın üzerine sözde 
"şifa bulmaya", 
gerçekte ise acı çekerek ölmeye terk edilir. Nehrin yanında 
ölmek üzere olan birçok 
hasta vardır. Burada insana sıkıntı verebilecek her türlü kirlilik, 
rahatsızlık bulunmaktadır. 
Her yer hastalığından dolayı acı çeken kişilerin ağlamaları, 
bağırtılarıyla doludur. 
Hasta ölmeye yakınlaştıkça, vücudunun yarısı suyun içine sokulur ve 
bu şekilde ölür.21 
Bu insanlık dışı uygulamalar adeta insanı öldürmeye yöneliktir. 
Birçok hasta 
insan sağlıksız koşullardan ve çevresindeki yıkıcı etkilerden dolayı 
-bir hastanede tedavi olma imkanı olmasına rağmen- kısa sürede 
hayatını yitirir. 
Bu ritüel adeta bir cinayet gibidir.

talardan gelen gelenekleri hiç sorgulamadan, vicdan ve akıl süzgecinden geçirmeden kabul etmek ve uygulamak, tarih boyunca putperestlerin en önemli yanılgılarından biri olmuştur. Allah Lokman Suresi'nde bu bağnazlığı şöyle bildirmektedir:

Onlara; "Allah'ın indirdiklerine uyun" denildiğinde, derler ki; "Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." Şayet şeytan, onları çılgınca yanan ateşin azabına çağırmışsa da mı (buna uyacaklar)? (Lokman Suresi, 21)

Oysa İslam, insanları geleneklere değil, evrendeki tek mutlak ve değişmez doğruya, yani Allah'ın vahyine uymaya davet eder. İslam'ı kabul eden insan, tarihin belirli bir döneminde insanlar tarafından oluşturulmuş bir kültüre değil, kendisini yaratmış olan Yüce Allah'ın indirdiği yol gösterici kitaba bağlanmış olur. Bu nedenle İslam, özgürleştiricidir. İnsanları tüm batıl inançlardan, hurafelerden, saçma geleneklerden, sorgulanmadan uygulanan toplumsal kurallardan kurtarır. İnsanı, sadece Allah'ın koyduğu kurallara ve öğrettiği hikmetlere göre yaşamaya davet eder. Bu kurallara ve hikmetlere uymak ise, insanı mutlu edecek ve kurtuluşa erdirecek yegane yoldur. Çünkü bunları bir din olarak belirleyen Allah, insanı yaratan ve dolayısıyla onun ruhunun ve bedeninin her istediğini, ihtiyacını, zaafını ve şifasını bilendir. Yarattığı insanlar, yani bizler için din olarak İslam'ı seçmiştir. Tarihin başından bu yana Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa gibi peygamberleri aracılığıyla insanlara öğrettiği bu dini, son olarak da peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) aracılığıyla vahyetmiştir. Bu nedenle Rabbimiz, Kuran'da "... Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçip-beğendim..." (Maide Suresi, 3) buyurmaktadır.

(Soldaki resim) Hindular Durga adını verdikleri bu yalancı ilahlarını ziyarete açmadan 
önce her sabah yıkar, kıyafetlerini giydirir, mücevherlerle süslerler. 
Eğer böyle bir şeyi yapan birini görseniz, aklını yitirdiğine hükmedersiniz. 
Hinduizmde tek fark, bu "akıl yitirme"nin binlerce yıldır bir gelenek şeklinde sürüyor olmasıdır.
(Sağdaki iki resim) Sapkın ritüeller her Hindunun evinde eksiksizce uygulanır. 
Ev içindeki ayin odaları farklılıklar gösterse de yapılanlar değişmez. 
Batıl öğretilerle beyinleri yıkanmış insanlar, el yapımı putlara saatlerce dua eder, 
onlardan kendilerine bir fayda ya da zarar gelebileceği aldanışında ısrar ederler.


Pek çok Hindunun mutfağında veya başka bir odada putları 
için ibadet yerleri bulunur. 
Buralarda çeşitli resim ve semboller vardır. Hiçbir güçleri, 
iradeleri olmayan 
bu cansız heykellere her gün yiyecek, su, tütsü ve 
ışık sunarlar. 
Bunun, odanızdaki herhangi bir eşyaya, masaya veya 
sandalyeye yiyecek sunmaktan hiçbir farkı yoktur.


Hindular Allah'ın yarattığı ve hiçbir özel güçleri olmayan bitkilerin de 
kutsal olduğuna inanmaktadırlar. Zaten onlar için canlı olup büyüyen herşey kutsaldır. 
Buna göre koruluklar sözde tanrıçaların evi olarak görülmektedir. Zaten hayali olan, 
kendi uydurdukları "tanrıça"lara bir de ev uydurmuşlardır. Küçük resimde de sözde 
ilahları Durga için bir ağacın içine yaptıkları tapınak görülmektedir.
 Hindular ayrıca bir tür fesleğen olan tulsi bitkisini ve Pipal ağacını
kutsal kabul ederler. Tulsi gibi bazı ağaçlara her gün, bazılarına her ay, 
bazılarına ise özel bayramlarda tapınılır. Hindu efsanelerine göre 
Tulsi ağacı önceden hayali ilah Vishnu'nun sevgilisidir, daha sonra bir başka 
hayali ilah olan Lakshmi onu kıskanıp bir ağaca çevirmiştir.22 Binlerce 
yıl önce kimliği belirsiz birisinin uydurduğu bir safsata, Hindular tarafından 
hala kabul görmektedir.

Hindular ağaçlarda ruhların yaşadıklarına da inanırlar. 
Tamamen akıl dışı olan bu düşünce gereği ağaçlara tapınmak 
Hindular arasında oldukça yaygındır. Sözde ağaç ilahelerine 
sürekli yiyecekler sunar, ağaç dallarına giysi parçaları bağlayarak ve 
kırmızıya boyanmış taşları ağaçların dibine koyarak tapınır ve dua ederler.
Hindu da kavminin tapındığı bu pipal ağacının önünde saygı gösterisinde 
bulunmaktadır. Hiçbiri, bu ağaçların kendilerini duyup duyamayacağını 
ya da ağaçların içinde kendilerini duyabilecek bir "ruh"un gerçekten 
olup olmadığını sorgulamazlar. Yaptıkları dualara hiçbir karşılık alamazlar. 
Ama buna rağmen, sırf atalarından öyle gördükleri için bu ritüeli uygulamaya 
devam etmektedirler.

İslam'ın özgürleştirici, putlardan ve hurafelerden kurtarıcı mesajı ile Hinduizm'in bağnaz dünyası karşılaştırıldığında, hakla batılın arasındaki uçurum bir kez daha açıkça görülür. Hinduizm'in ibadetlerine bakmak, bu konuda fikir edinmek için yeterlidir.

16- Firuz Al Lughat (Lahore) s. 615. Lughat Saidi, (Kanpur) s. 633. Murtahin Billah Fazlie, Hinduism and Islam, A Comparative Study, Islamic Book Service, New Delhi, s.17
17- Korhan Kaya, Hinduizm, Dost Yayınevi, Şubat 2001, Ankara, s. 50
18- Korhan Kaya, Hinduizm, Dost Yayınevi, Şubat 2001, Ankara, s. 51
19- Korhan Kaya, Hinduizm, Dost Yayınevi, Şubat 2001, Ankara, s. 63
20- "Hinduizm", http://dunyadinleri.kolayweb.com/Hinduizm.html
21- William Joseph Wilkins, Modern Hinduism, London 1975, s. 376 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder