13 Mart 2010 Cumartesi

İslam'da Kadına Verilen Değer


İslam dininde kadına verilen büyük değer Kuran ayetlerinde ve Peygamber Efendimiz (sav)'in hadislerinde detaylı olarak açıklanmaktadır. İslam dininde kadın ve kadın hakları koruma altına alınmış, cahiliye toplumlarında kadınlara yönelik olarak hakim olan yanlış bakış açısı ortadan kaldırılmış, kadına toplum içerisinde saygın bir yer kazandırılmıştır. Alınan tüm bu tedbirler, kadınların lehinedir ve onların zarara uğramalarını, ezilip yıpratılmalarını önleme amacını taşımaktadır.
Allah insanlara Kuran ile en doğru yolu göstermiş ve cahiliye inançlarını taşıyan insanların yanlış uygulamalarını ortadan kaldırmıştır. Rabbimiz Katında üstünlük ölçüsünün cinsiyet değil, Allah korkusu, iman, güzel ahlak, ihlas ve takva olduğu ayetlerde şöyle bildirilmiştir:

Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah Katı'nda sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır. (Hucurat Suresi, 13)

Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık... (Hucurat Suresi, 13)

Yarışıp öne geçenler de, öne geçmiş öncülerdir.İşte onlar, yakınlaştırılmış olanlardır.(Vakıa Suresi, 10-11)


Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur, itaat-kulluk da (din de) sürekli olarak O'nundur. Böyleyken Allah'tan başkasından mı korkup-sakınıyorsunuz? (Nahl Suresi, 52)

Ey Ademoğulları, Biz sizin çirkin yerlerinizi örtecek bir elbise ve size 'süs kazandıracak bir giyim' indirdik (var ettik). Takva ile kuşanıp-donanmak ise, bu daha hayırlıdır. Bu, Allah'ın ayetlerindendir. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler. (A'raf Suresi, 26)

Bir başka ayette ise Allah, "... Siz, hayır adına ne yaparsanız, Allah, onu bilir. Azık edinin, şüphesiz azığın en hayırlısı takvadır. Ey temiz akıl sahipleri, benden korkup-sakının." (Bakara Suresi, 197) şeklinde buyurarak, insanlara elde edebilecekleri en hayırlı özelliğin takva olduğunu bildirmiştir. Dolayısıyla insanların hedeflemeleri gereken, mal mülk, şan şöhret gibi maddi değerler değil, kişiyi hem dünyada hem de Allah Katında asıl olarak değerli hale getirecek ve üstünlük kazandıracak olan 'takva' olmalıdır.

Allah bir başka ayetinde de, kimi insanlar arasında bir üstünlük unsuru haline gelmiş olan zenginlik yerine, Allah'ın fazlını istemenin daha makbul olduğunu şöyle bildirmektedir:

Allah'ın kendisiyle kiminizi kiminize göre üstün kıldığı şeyi (malı) temenni etmeyin. Erkeklere kazandıklarından pay (olduğu gibi), kadınlara da kazandıklarından pay vardır. Allah'tan onun fazlını (ihsanını) isteyin. Gerçekten, Allah herşeyi bilendir. (Nisa Suresi, 32)

Allah'ın bildirdiği tüm bu ayetlerden anlaşıldığı gibi, üstünlüğü cinsiyette, fiziksel güçte ya da başka bir cahiliye kıstasında aramak büyük bir yanılgıdır. Tek üstünlük Allah'ın bize bildirdiği gibi imanın ve takvanın üstünlüğüdür.

Allah Kuran'ın "Gerçek şu ki, sadaka veren erkekler ile sadaka veren kadınlar ve Allah'a güzel bir borç verenler; onlar için kat kat artırılır ve 'kerim (üstün ve onurlu)' olan ecir de onlarındır. (Hadid Suresi, 18ayetiyle, hem erkeklere hem de kadınlara, asıl üstün ve onurlu olan karşılığın Allah'ın bildirdiği ahlakı yaşamakla kazanılacağını hatırlatmıştır.
Kadın ve erkek elbetteki fiziksel anlamda birbirlerinden farklı yapılara sahiptirler. Ancak kadının fiziksel olarak, erkeğe oranla daha az güçlü olması, onun toplum içerisinde erkekten daha az değer görmesi için bir sebep değildir.
İslam ahlakına göre, asıl önemli olan bir insanın cinsiyeti değil, Allah'a derin bir iman ve Allah korkusuyla bağlanmış olmasıdır. Allah'ın emir ve yasaklarına titizlikle uyması, Kuran ahlakını en güzel şekilde yaşamaya çalışmasıdır. Allah Katında asıl değer görecek olan, kişinin bu özellikleri olacaktır. Allah Kuran'da kadın olsun erkek olsun iman eden bir kimsenin sahip olması gereken özellikleri şöyle açıklamıştır:

Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah'a ve Resulü'ne itaat ederler. İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 71)


Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur, itaat-kulluk da (din de) sürekli olarak O'nundur. Böyleyken Allah'tan başkasından mı korkup-sakınıyorsunuz? (Nahl Suresi, 52)
Allah'ın ayette bildirdiği gibi, mümin kadınlar ve mümin erkekler aynı sorumluluklara sahiptirler. Allah'a ibadet etmekle, Kuran ahlakını yaşamakla, insanlara iyiliği emredip kötülüğü engellemekle ve Kuran'da bildirilen tüm emir ve tavsiyelere uymakla yükümlüdürler. Allah Kuran'ın "Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir." (Enfal Suresi, 29) ayetinde, Allah'tan korkup sakınan her insana, 'doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış' vereceğini vaat etmiştir. Kişinin kadın ya da erkek olması bu sonucu değiştirmemektedir. Samimiyetine, ihlasına ve imanına karşılık, Allah bir insana hayatın her alanında kendisini doğru yola ulaştıracak, doğru kararlar almasını ve isabetli tavırlarda bulunmasını sağlayacak bir akıl vermektedir. Dolayısıyla akıl, kişinin cinsiyetine göre değil, tümüyle Allah'a karşı olan samimi bağlılığına, yakınlığına ve korkusuna göre gelişmektedir.

Kadın ya da erkek olsun, bu tamamen kişinin Allah'a olan imanının gücü doğrultusunda, ahlakıyla, kişiliğiyle ve üstlendiği sorumluluklarla ön plana çıkmasına bağlıdır. Bu nedenle de İslam ahlakını benimseyen kadınlar için, erkeklere yönelik bir eşitlik mücadelesi değil, bunun yerine 'hayırlarda yarışma' ahlakı söz konusudur. Hayırlarda yarışmak, iman edenlerin, yaşamlarının her anında Allah'ın rızasını kazanabilmek için ellerinden gelen çabanın en fazlasını göstermeleridir. Bu amaçları doğrultusunda, Allah'ın en sevdiği, en razı olduğu ve Allah'a en yakın kişi olabilmek için hayırlarda yarışırlar. Ancak bu yarış, tümüyle Rahmani bir yarıştır. Allah müminleri dünyada ve ahirette öne geçiren özelliğin bu yönde gösterdikleri çaba olduğunu Kuran'da şöyle bildirmektedir:

İşte onlar, hayırlarda yarışmaktadırlar ve onlar bundan dolayı öne geçmektedirler. (Müminun Suresi, 61)

Sonra Kitabı kullarımızdan seçtiklerimize miras kıldık. Artık onlardan kimi kendi nefsine zulmeder, kimi orta bir yoldadır, kimi de Allah'ın izniyle hayırlarda yarışır öne geçer. İşte bu, büyük fazlın kendisidir. (Fatır Suresi, 32)

Kadın ve erkek arasındaki eşitlik, Allah'ın kadına ve erkeğe dünya hayatındaki imtihan sürecinde eşit haklar tanımasından da anlaşılmaktadır. "Şüphesiz Biz, yeryüzü üzerindeki şeyleri ona bir süs kıldık; onların hangisinin daha güzel davranışta bulunduğunu deneyelim diye." (Kehf Suresi, 7) ve "Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz." (Enbiya Suresi, 35) ayetleriyle Allah, kimlerin daha güzel davranışlarda bulunacağının ortaya çıkması için, kadını da erkeği de denemekte olduğunu bildirmiştir.

Allah kadına da erkeğe de belirli bir ömür belirlemiş, her ikisini de Kuran'dan sorumlu tutmuş, her ikisine de hayatlarının her anında kendilerine doğruyu ilham edecek bir vicdan vermiş, nefsi ve şeytanı her ikisine düşman kılmıştır. Dünya hayatındaki imtihanın gereği olarak, tüm bu şartlar karşısında kadın ya da erkek olsun her kim güzel ahlak gösterip salih amellerde bulunursa, Allah o kişilerin dünyada ve ahirette en güzel karşılığı bulacaklarını bildirmiştir:

... Şüphesiz Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden bir işte bulunanın işini boşa çıkarmam. Sizin kiminiz kiminizdendir. İşte, hicret edenlerin, yurtlarından sürülüp-çıkarılanların ve yolumda işkence görenlerin, çarpışıp öldürülenlerin, mutlaka kötülüklerini örteceğim ve onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağım. (Bu,) Allah Katından bir karşılık (sevap)tır. (O) Allah, karşılığın (sevabın) en güzeli O'nun Katındadır. (Al-i İmran Suresi, 195)

Bir başka ayette ise Allah, "Erkek olsun, kadın olsun, bir mümin olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz." (Nahl Suresi, 97)

şeklinde buyurarak, erkek ya da kadın, kim olursa olsun, tüm insanların dünyada ve ahirette hiçbir haksızlığa uğratılmadan eksiksiz olarak karşılık göreceklerini hatırlatmıştır. (Bkz: Örnek Müslüman Kadın: Hz. Meryem, HarunYahya, Ocak 2003)

İslam'da kadın ile erkeğin toplumdaki yeri de tamamen eşittir. İslam'a göre kadınların da erkekler gibi eğitim, mal edinme, çalışma, evlenmekte eşini seçme, miras bırakma, kendini ifade etme, kendi yaşamını tayin etme gibi temel hakları vardır. Bu nedenledir ki İslam, tarihte kadınlar için "kurtarıcı" olmuştur. Bu gerçek Batılı yorumcular tarafından da kabul edilmektedir. Ünlü Ortadoğu uzmanı Bernard Lewis, bu konuda şu yorumu yapar:
Genel olarak İslam'ın yayılması eski Arabistan'da kadınların durumu açısından dev bir düzelme sağladı, onlara mal edinme ve diğer pek çok hak kazandırdı ve kocaları ya da sahipleri tarafından maruz kaldıkları kötü muameleye karşı korunma getirdi. Pagan Arabistan'da geleneksel olarak kutsanan kız bebeklerin öldürülüşü, İslam tarafından yasaklandı.66

Bir diğer Batılı İslam uzmanı, İngiliz yazar Karen Armstrong, aynı konuda şunları yazmaktadır:
Kız bebek cinayetlerinin yaygın olduğu ve kadınların hiçbir hakka sahip olmadığı İslam öncesi dönemde yaşamın kadınlar için nasıl olduğunu hatırlamamız gerekir. Aynı köleler gibi kadınlara da aşağı bir tür gibi davranılmış, hiçbir yasal hak tanınmamıştır. Bu denli ilkel bir dünyada, Hz. Muhammed'in kadınlar için yaptıkları olağanüstüdür. Herhangi bir kadının şahit olabileceği veya kendine ait herhangi bir mirasa sahip olabileceği düşüncesi bile o zaman için çok şaşırtıcıdır.67
Karen Armstrong'un yazdığına göre, İslam'ın ilk yüzyıllarında Müslüman toplumlar dünyada kadınların en özgür ve saygın oldukları toplumlardır. "Müslümanlar, Haçlı devletlerinde Batılı Hıristiyanların kendi kadınlarına nasıl davrandıklarını gördüklerinde dehşete kapılmışlar ve Hıristiyan din adamları da İslam'ı kölelere ve kadınlara çok fazla hak tanıdığı için eleştirmişlerdir."68

Kısacası İslam, kadınlara; özgürlük, saygınlık, korunma ve huzur getirir. Hinduizm ise onları vahşet, sömürü, aşağılanma ve korku dolu bir hayata sürükler. Hinduizmin ahiret hayatında getirdiği kayıp ise elbette çok daha büyüktür.
Allah ayetlerde inkar edenlerin cehennemdeki durumlarını şu şekilde haber vermiştir:

Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi (bugün de) 'teker teker, yapayalnız ve yalın (bir tarzda)' bize geldiniz ve size lutfettiklerimizi arkanızda bıraktınız. İçinizden, gerçekten ortaklar olduklarını sandığınız şefaatçilerinizi şimdi yanınızda görmüyoruz. Andolsun, aranızdaki (bağlar) parçalanıp-koparılmıştır ve haklarında zanlar besledikleriniz sizlerden uzaklaşmıştır. (Enam Suresi, 94)

Kendisi hakkında hiçbir delil indirmediği şeyi Allah'a ortak koştuklarından dolayı küfredenlerin kalplerine korku salacağız. Onların barınma yerleri ateştir. Zalimlerin konaklama yeri ne kötüdür. (Al-i İmran Suresi, 151)
66- Bernard Lewis, The Middle East, Weidenfeld & Nicolson, London, 1995, s. 210
67- Karen Armstrong, Muhammad: A Biography of The Prophet, Harper Collins Publisher, USA, 1992, s. 191
68- Karen Armstrong, Muhammad: A Biography of The Prophet, Harper Collins Publisher, USA, 1992, s. 199

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder