13 Mart 2010 Cumartesi

Nazizm, Hinduizm ve Antisemitizm


Nazi ideolojisi ile Hinduizm arasında çok derin bağlantılar vardır. Bilindiği gibi Nazi ideolojisinin özünü, Ari ırkın üstünlüğünü sağlamak ve bu ırkın kültürünü dünyaya egemen kılmak oluşturur. "Ari ırk", aynı zamanda Hinduizm dinini de kurmuş olan Aryanlar'dır.

Kitabın önceki bölümlerinde Hinduizmin, MÖ 2500-1500 yılları arasında kuzeybatıdan gelerek tüm Kuzey Hindistan'ı işgal eden Aryanlar tarafından kurulduğunu belirtmiştik. Hinduizmdeki acımasız kast sistemini kuran, kendilerini bu sistemin tepesine yerleştiren, putperestliği bu dinin özü haline getirenler, yine Aryanlardır. Kısacası Hinduizm, bir Aryan yapımıdır. Nitekim tarihçiler "Hint-Aryan" (Indo-Aryan) dilinden ve kültüründen söz ederler. Dünya tarihinin önemli parçalarından biridir bu kültür. Diğer bir önemli kültür ise Ortadoğu'da gelişmiş olan "Sami" veya diğer bir ifadeyle "Semitik" kültürdür. İki farklı kültür arasındaki çok temel bir fark, Hint-Aryan kültürünün putperest inançlara sahip olması, Sami kültürünün ise vahye dayalı İlahi dinlere bağlı olması ve Tevhid (Tek Allah) inancını benimsemesidir. Sami halkların en önemlileri, kuşkusuz Araplar ve Yahudiler'dir.


Neo-naziler gibi Hindistan'daki fanatik milliyetçiler de iktidardaki partilerden çok büyük destek görüyorlar.

Avrupalıların büyük bölümü ise etnik köken olarak Hint-Aryan kaynaklıdır. Dolayısıyla millattan önceki Avrupa tarihi, Hint-Aryan kültüründe öngörüldüğü gibi, putperest, savaşçı, barbar, acımasız bir dünyadır. Ancak MS I. yüzyıldan itibaren, bu kültürün sapkın öğelerinden kurtulmaya ve Hıristiyanlığı kabul ederek Tek Allah inancını ve İlahi dinlerin ahlaki kıstaslarını benimsemeye başlamışlardır. Bir başka deyişle, Hıristiyanlığın Avrupa'ya egemen olması, aynı zamanda Hint-Aryan kültürünün yenilgiye uğratılması anlamına gelmiştir.

Ancak 19. yüzyıl Avrupası'nda garip bir ideoloji doğar: Sami kültürüne (ve tabi ki İlahi dinlere) düşman olan, bunun yerine Avrupalıların yeniden Hint-Aryan kültürüne dönmesi gerektiğini savunan ırkçı, yeni-putperest bir ideoloji. Encyclopædia Britannica, bu ideolojinin kökenini ve Nazilere nasıl uzandığını şöyle özetler:

19. yüzyılda Comte de Gobineau ve daha sonra onun takipçisi Houston Stewart Chamberlain tarafından ısrarla savunulan bir fikir doğdu. Bu, Hint-Avrupa dillerini konuşan "Aryan ırkı"nın insanlığın kaydettiği tüm ilerlemenin mimarı olduğu ve Samilere, "sarı ırka" ve "siyahlara" karşı ahlaken üstün olduğu fikriydi. Nordik, ya da diğer bir ifadeyle Alman halklar, en saf "Aryanlar" olarak kabul edilmeye başlandı, 20. yüzyılın ikinci yarısında antropologlar tarafından çürütülecek olan bu fikir, Adolf Hitler ve Naziler tarafından benimsenecek ve Alman hükümetinin Yahudileri, Çingeneleri ve diğer "Aryan olmayanları" yok etme politikasının temeli olacaktı.77

Kısacası Nazi ideolojisinin özü, Hinduizmin de temelini oluşturan Aryan kültürünün diriltilmesiydi. Nitekim Nazi ideolojisini kuranlar Hinduizme büyük ilgi duymuşlardı. Nazilerin okült (gizli, büyülü, esrarengiz) fikirlerinin öncüsü olan Helena Petrovna Blavatsky, pagan inanışların kökenlerini bulmak için Hindistan'a gitmiş ve orada yıllarca yaşamış bir Hinduizm hayranıydı. Nazizmin bir diğer öncüsü sayılan, sonradan SS'ler tarafından benimsenecek olan yan yana iki S sembolünü ilk kez kullanan Guido von List, 1904 yılında Viyana'da Guido von List Derneği'ni kurmuştu ve bu garip birliğin en dikkat çekici özelliklerinden biri, Hinduizmdeki Tantra ritüellerini uygulamasıydı.78

Nazilerin ünlü sembolü olan Gamalı Haç da aslında bir Hindu sembolüydü. Batı dillerinde gamalı haç anlamına gelen Swastika kelimesi, Hint dili olan Sanskritçe'de "soylu olmak" anlamına geliyordu ve Hinduizmi kuran Aryanları ifade etmek için kullanılan bir kavramdı. Swastika'yı Almanya'da ilk kez Thule Derneği adlı okült bir örgüt kullanmıştı ve Naziler de sembolü bu örgütten devralmışlardı. Hitler Mein Kampf (Kavgam) adlı ünlü kitabının 2. cildinde, 7. bölümde, Swastika'nın bir Aryan sembolü olduğunu övünerek açıklamıştı.

Bugün Swastika Hindistan'da halen çok yaygın biçimde kullanılmaktadır, çünkü bu sembol batıl Hindu dininde hayali ilah Ganeşa'yı temsil etmektedir. "Hindistan'ın Swastika Tanrısı" adlı bir makalede, bu konuda şu bilgiler verilir:
Milyonlarca Hintli için, Ganeşa Hindu panteonundaki (putperest bir halkın bütün sözde tanrılarına verilen ad) en önemli ilahtır; çünkü ancak onun aracılığıyla Hindular ruhsal evrendeki diğer tanrılara olan dualarını aktarabilirler... Ganeşa'nın ana sembolü olan Swastika ise, iki varlık aleminin arasındaki bağlantı noktası olarak görülmektedir: Günlük yaşamın dışsal gerçekliği ve ruh, efsane ve büyünün içsel, zamansız alemi. Hindistan'da her nereye giderseniz, Swastika'nın sergilendiğini görebilirsiniz. Ev hanımları tarafından eşikleri ve kapıları sembolik olarak korumak; rahipler tarafından seremonileri ve sunakları süslemek; iş adamları tarafından ise hesap defterlerinin açılış sayfalarını kutsamak için kullanılır.79


"Gamalı Haç-Swastika" Naziler ile Hindu milliyetçileri arasındaki bir diğer ortak noktadır. (altta) Swastika Hinduların hayali ilahları Ganeşa'yı sembolize eder.

Hindu sembollerini benimseyen Naziler'in Hint ve diğer Uzak Doğu dinlerine olan ilgisi ise tarihçiler tarafından detaylarıyla ortaya konmuş bir gerçektir. Oxford Üniversitesi'nden ünlü tarihçi Nicholas Goodrick-Clarke'ın The Occult Roots of Nazism (Nazizm'in Okült Kökenleri) isimli kitabı (1992) bu konudaki temel eserlerden biridir. Clarke'ın açıkladığı gibi, Nazilerin Hinduizm ve benzeri putperest inançlara olan ilgisi semboller düzeyinde kalmamış, bu putperest inançları desteklemek için pek çok çalışma yürütmüşlerdir.


Fanatik Hindular tarafından öldürülen Mohandas Gandi'nin 31 Ocak 1948 yılında Delhi'de gerçekleşen cenaze töreni.
Öte yandan Nazilerin neo-Pagan ve neo-Aryan ideolojisine kapılarak ömrünü Hinduizme adayan ilginç şahsiyetler de vardır. Yine Nicholas Goodrick-Clarke'ın kaleme aldığı Hitler's Priestess: Savitri Devi, the Hindu-Aryan Myth and Neo Nazism (Hitler'in Rahibesi: Savitri Devi, Hindu-Aryan Efsanesi ve Neo Nazizm) adlı kitapta, Savitri Devi adlı fanatik bir Nazi'nin Hitler'i desteklemek için Hindistan'da yaptığı çalışmalar anlatılmaktadır.

1905 yılında İngiliz ve Yunan bir anne babanın kızı olarak ve Maximiani Portas ismiyle Londra'da doğan Savitri, büyüdükçe putperest Aryan kültürüne büyük bir hayranlık duyar ve 1932 yılında Aryan medeniyetinin köklerini aramak için Hindistan'a gider. Savitri Devi ismini, Hinduizme olan hayranlığından dolayı sonradan alır. Hakkında yazılan bir makalede, fikir ve faaliyetleri şöyle anlatılmaktadır:

Modern dünyada Hinduizmin yegane yaşayan Aryan mirası olduğunu düşünüyordu ve sadece Hinduizmin Yahudi-Hıristiyan inancına karşı koyabileceğine inanıyordu.

(Kast sisteminin tepesinde yer alan) saf ırk olarak gördüğü Brahmanlara büyük hayranlığı vardı. Aryan-Nazi hareketine ve Hinduizme olan taraftarlığı, iki dünya savaşı arasındaki dönemde Hindistan'daki siyasi arenaya girmesine neden oldu. 30'lu yılların sonunda, Hindu Mahasabha ve The Rashtriya Swayamsevak Sangh (RSS) gibi milliyetçi Hindu örgütleriyle işbirliği içindeydi, ki bu örgütler Müslümanların yükselişini durdurmak için hızla büyüyorlardı.

1937 yılında, Kalküta'daki Hindu misyonunun başkanı olan Srimat Swami Satyanand ile tanıştı ve ona hizmetlerini sundu. Satyanand'a Hindistan'ın Aryan tanrılarına saygı gösteren tek ülke olduğunu ve dolayısıyla Yahudilerin etkisini durdurabileceğini anlattı. Satyanand ise, bu fikirlerden etkilenmiş bir şekilde, Devi'ye, onun büyük bir hayranı olduğu Adolf Hitler'in aslında Vişnu adlı Hint tanrısının beden bulmuş hali olduğunu söyledi.80

Yani radikal Hint milliyetçileri, Hitler'i "beden bulmuş Hint tanrısı" olarak görüyorlardı! Bu batıl inanış, aslında her ikisi de akıl dışı birer inanç olan Nazizm ile Hinduizmin ortaklığını ortaya koyuyordu. Bu ortaklığın belirgin bir yönü de, anti-Semitizm'di, yani tek Allah'a inanan Samilere düşmanlık. Nazi anti-Semitizmi Yahudilere ve kısmen Hıristiyanlara yönelikti. Hindu anti-Semitizminin hedefi ise Hindistan Yarımadası'ndaki Müslümanlardı. Aynı makalede yazar şunları belirtmektedir:

1939'da Devi, Hindu Misyonu'nun yardımları ile, "Hindulara Uyarı" başlıklı bir kitap yayınladı. Kitapta Kongre'nin seküler politikalarına şiddetle karşı çıkıyor, Hindistan'ın sadece Hindu kimliğine sahip olduğunu vurguluyor ve Hindulara, Müslümanların güçlenmesine engel olmaları için çağrıda bulunuyordu.
1930'lu yıllar boyunca yapılan bu "çağrı"lar, Hindu bağnazlığının daha da büyümesine neden olacak ve bunun acı sonuçları 40'lı yıllarda ortaya çıkacaktı. Hindistan'ın bağımsızlığını kazanması ve ardından Pakistan'ın kurulmasıyla birlikte, Hindular ve Müslümanlar arasındaki gerilim giderek büyüyecek ve Hindu saldırıları ile başlayan olaylarda binlerce masum insan ölecekti. Hindu fanatizmi, ılımlılığı savunan Hinduları bile hedef alacak, Müslümanlarla Hinduların barış içinde birarada yaşamalarını savunan Mahatma Gandhi'nin fanatik bir Hindu tarafından katledilmesi, bunun en çarpıcı örneği olacaktı.

II. Dünya Savaşı öncesindeki dönemdeki Hint milliyetçiliğine bakıldığında, Nazi özentisinin ve Müslümanlara yönelik antisemitizmin daha pek çok örneği görülebiliyordu. RSS liderlerinden Savarkar 14 Ekim 1938'de yaptığı bir konuşmada "Yahudilerin Almanya'daki konumlarıyla Müslümanların Hindistan'daki durumunu" kıyaslıyordu. Onların Almanya dışına çıkarılmalarını, bunun için zor kullanılmasını yerinde bir karar olarak görüyordu. Aynı şekilde Müslümanların ve Hinduların da birlikte bir millet oluşturamadıklarını savunuyor ve "azınlıkların her zaman çoğunluğun kararlarına uymak zorunda olduklarını" söylüyordu.81 Geçtiğimiz yıllarda İngiltere'nin en önemli edebiyat ödülü olan Booker Prize'ı kazanan ünlü Hintli yazar Arundhati Roy, Hindistan'da "Sangh Parivar" (Birleşik Aile) ismi altında faaliyet gösteren Hindu gruplarının faşizan milliyetçiliğini şu şekilde tanımlamaktadır:

Günümüzün Hindistan'ı ve savaş öncesi Almanya'sı arasındaki benzerlikler çok ürkütücü olmasına karşın şaşırtıcı değildir. RSS'nin kurucuları ve BJP'nin ahlaki ve kültürel birliği olan National Volunteer Force- Ulusal Gönüllüler Kuvveti- yazılarında Hitler ve onun yöntemlerine olan hayranlıklarını belirtme konusunda çok açıktılar. Buradaki tek fark, bizim Hindistan'da bir Hitler'e sahip olmadığımızdır. Biz bunun yerine, çok başlı, çok silahlı ve adına "Sangh Parivar" denen birleşik bir cepheye sahibiz; ki bunun içinde her biri farklı bir yöntem kullanan BJP, RSS, VHP, Bajrang Dal ile Hindu politik ve kültürel teşkilatları vardır. Sangh Parivar'ın dehası, farklı zamanlarda farklı insanlara farklı bir görünüm çizebilmesinde yatmaktadır. Farklı dillerde konuşur. Birkaç çelişkili şeyi aynı zamanda söyleyebilir. Sangh Parivar'ın kollarından biri (VHP), militanlarını (azınlıkları yok etmek için) Nihai Çözüm'e hazırlanmaya çağırırken, onun daha yüksek makamdaki lideri olan Başbakan, tüm yurttaşların, dinlerine bakılmaksızın saygı göreceği konusunda ulusa garanti verir. Ama bir yandan da "Hint kültürüne hakaret eden" kitap ve filmleri yasaklayıp, resimleri yaktırabilir.82

Sangh Parivar'ın yapısını yakından tanıyan Dr. Partha Banerjee "The "Sangh": What is it, and what is it not? (Sangh: Nedir, Ne değildir?)" başlıklı çalışmasında Hindu örgütleri ile Avrupa'daki faşistler arasındaki benzerlikleri tarif ederken "Irk üstünlüğüne dayanan eski geleneklere dönüşe çağrı, hiyerarşik ve askeri bir organizasyon, lidere körükörüne bağlılık, saldırgan dış politika..." gibi maddeler sıralamakta ve şu sonuca ulaşmaktadır.

... RSS her gün kendi militarist topluluklarında işçilerine ve sempatizanlarına Hinduların yeryüzündeki en büyük millet olduğuna ve onun yerleşimcilerinin "mutlu, refah içinde ve dindar"' olduklarına dair vaaz vermektedir. Sangh liderleri Hindistan'ın tüm problemlerinin başlamasının Hindu ırkının ihtilafı, Müslüman ve sonra da İngiliz saldırganlarının bu ''kutsal toprak parçası'' nı istila etmeleri ve ele geçirmeleri nedeniyle olduğundan söz etmeyi hiç unutmamıştır. Sangh Parivar'ın uzun vadeli hedefi tabii ki kültürel ve politik olarak bir ''Büyük Hindistan'' yaratarak ''geçmişteki zafer dönemini'' geri getirmektir. (Yani Himalaya'dan Kanyakumari'ye, Gandhar'dan Brahmadesh'e- Kuzey'deki Tibet'ten Hindistan'ın güney ucuna ve batıda Afganistan'dan Burma, Laos, Tayland ve Kamboçya dahil olmak üzere Güneydoğu Asya'ya) uzanan bölünmez bir Hindistan. Bu ''birlik'' rüyasına tüm dünyadaki Hinduları örgütleyerek ulaşılabilir. RSS gerçekten de aktif bir şekilde sistematik tasnif yöntemini uygulayan hiyerarşik, militarist bir örgüttür... Kavgacı bir milliyetçi siyaset daima RSS propagandasının ön planında yer almaktadır...83

Sangh Parivar Hindistan toplumu ve Hindistan'da yaşayan tüm azınlıklar için büyük bir tehlikedir. Çünkü bu grup mücadelesini sadece ateşli söylemlerle sınırlı tutmamakta, bir yandan da kanlı cinayetler, katliamlar, kundaklamalarla yürütmektedir. Sangh Parivar'ın Mahatma Gandhi'nin ölümünden bu yana ülkede gerçekleşen 20.000'den fazla ölümden sorumlu olduğu hesaplanmaktadır.84Hindistan'daki milliyetçi akımların saldırılarının şiddetini artırması Hindu aydınları arasında da tepki görmektedir. Delhi Üniversitesi'ndeki siyaset profesörü M. Mohanty'nin belirttiğine göre: "Demokrasiye ciddi bir tehdit savuran Hindu fundamentalist örgütleri arasında gittikçe artan hoşgörüsüzlük, Hindistan'daki faşist güçlerin artışının bir işaretidir. Geçmişte Avrupa faşizminin yaptıklarını bugün Hindular yapmaktadırlar."85

77- "Aryan", Encyclopædia Britannica 2002, Expanded Edition DVD
78- Sydney J. Jones, Hitler in Vienna, 1907-1913, New York, Stein and Day, 1983, s. 123
79- "India's Swastika God", http://www.swastika.com/india.html
80- Shrabani Basu, "The Spy Who Loved Hitler", Rediff on the Net, http://www.rediff.com/news/1999/mar/27hitler.htm
81- Marzia Casolari, Hindutva's foreign tie-up in the 1930s: Hindutva's foreign tie-up in the 1930s: Archival Evidence, http://www.ffcl.org/history/pages/crpage06.htm
82- Arundhati Roy, "Fascism's Firm Footprint in India", The Nation Magazine, 30 Eylül 2002, http://www.ratical.org/co-globalize/AR093002.html
83- Partha Banerjee, "RSS - The "Sangh": What is it, and What is it not?", http://www.mnet.fr/aiindex/OnRSS.html
84- "Hindutva, An Anti-Indian Nationalist Ideology", http://www.geocities.com/indianfascism/fascism/history_Indian_fascism.htm
85- "Hindu Extremism On The Rise In India", Maranatha Christian Journal, 14 Şubat 2000, http://www.mcjonline.com/news/00/20000214d.htm

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder