Dünyanın en eski uygarlıklarından biri olarak kabul edilen Çin, 1.2 milyara yakın nüfusu, Avrupa topraklarının tümüne eşit yüzölçümü ve hızla gelişen ekonomisiyle dünyanın en önemli ülkelerinden biridir. Çin 18. yüzyılın sonlarına kadar Batı kültüründen uzak, dışa kapalı bir ülke olmuştur. Bu nedenle Çin toplumu geleneksel dinlerini ve kültürlerini asırlar boyunca korumuş, ancak 19. yüzyılda ülkeye gelen İngiliz tüccarlar toplum hayatında pek çok değişikliğe neden olmuşlardır. Özellikle de 1949 yılında Komünist Parti'nin iktidara gelmesiyle birlikte Çin çok büyük bir değişim yaşamıştır. Yıllar boyunca Çin'in değişik bölgelerinde hükümet kuvvetlerine karşı gerilla savaşı yürüten ve "kurtarılmış bölge"ler oluşturan Mao Tse-Tung'un militanları, dünyanın ikinci büyük komünist devrimini gerçekleştirmiş ve ülkede iktidarı ele geçirmişlerdir. Mao'nun yönetime gelmesiyle birlikte Çin tüm dünyaya korku salan bir devlete dönüşmüştür. Mao kendi halkını da katliamların, işkencelerin, kıtlıkların, yoksulluğun hakim olduğu bir toplum haline getirmiştir. Mao'dan sonra iktidara gelen yönetimler ise bazı reformlar gerçekleştirip, ekonomik anlamda iyileşmeler sağlamış olsalar da komünist düşünce yapısı Çin toplumu için her zaman için baskın bir kimlik olmuştur.
Çin'deki yerleşik kültür, komünizmin yanı sıra ülkede kabul gören üç dinin etkisi altındadır: Budizm, Konfüçyüsçülük ve Taoizm.
Çin'in Antik Dini: Şamanizm
Şamanizm, Konfüçyüsçülüğün ilk ortaya çıkışına kadar Çin toplumu üzerindeki en etkili inanıştı. Ancak Konfüçyüsçülüğün halk arasında kabul görmesi ve dönemin yönetimleri tarafından destek görmesi Şamanizmin toplum üzerindeki etkisini azalttı.
Şamanizm ve Konfüçyüsçülük birbiriyle tamamen zıttır. Konfüçyüsçülük ahlaki bir öğreti gibi gözükmekle birlikte Allah ve ahiret inancını içermeyen batıl bir dindir. Şaman inanışları "Kam"ların gücüne, büyüye, ruhların insanlar üzerindeki iyi ve kötü etkisine büyük yer verirken, Konfüçyüsçülük tam ters yönde bir hayat görüşüne sahiptir. Konfüçyüsçüler "mantık, gerçeklik, düzen, kontrol, denge" gibi değerleri öncelikli görüyor, Şamanları ise düzen bozucu, cahil ve anarşist bir topluluk olarak kabul ediyorlardı. İşte bu nedenle Konfüçyüsçülüğün yükselişi Şamanizmin de düşüşü anlamına geldi. Ancak Şamanizmin güç kaybetmesi, batıl inanışların, büyünün ve dünyevi ölümsüzlüğü arama yönündeki beyhude çabaların ortadan kalktığı anlamına gelmiyordu. Özellikle de bazı karışımlar, formüller, ayinler ve büyülerle ölümün engellenebileceği yönündeki saçma inanç Çinliler arasında büyük bir kabul görüyordu. Bazı Çin imparatorlarının da bu yöndeki akıl ve mantık dışı, sapkın ritüelleri desteklemeleri yeni bir batıl dinin ortaya çıkmasına yol açtı. MS 2. yüzyılda büyü, ruhlarla bağlantı, bitki ve çeşitli karışımlarla tedavi gibi batıl uygulamalara yönelen bazı akımlar çeşitli Şaman liderlerinin etrafında birleştiler. Şeytan çıkarma gibi Şamanist uygulamalarda, ölümsüzlüğün formülünü keşfetme gibi hayali uğraşılarda birleşen bu yarı felsefi düşünce "Taoizm" ismi altında halka sunuldu.
Taoizmi ve Çin'i şekillendiren diğer pagan inançları ilerleyen sayfalarda inceleyeceğiz. Ancak bundan önce Çin'in antik dini olan ve diğer pek çok Asyalı halk tarafından da paylaşılan Şamanizmin nasıl bir yanılgı olduğunu incelemekte yarar vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder