Taoizmin tarihinde birçok yükseliş ve inişler vardır. Örneğin daha önce de belirttiğimiz gibi Han İmparatorluğu dönemine kadar Taoizm benimsenen bir inanıştı. Ancak 6. yüzyılda Budizmin yükselişiyle tekrar düşüşe geçti. 8. yüzyılda ise İmparator Hsuan Tsung tarafından tekrar benimsenmiştir. Manchu Hanedanı ise Taoizmi sapkın bir öğreti olarak ilan etmiştir.
Çin'de Komünist Parti'nin yönetimi ele geçirmesinin ardından her türlü dini inanış da yasaklandı. Yeni yönetim tüm rahipleri tarlalarda çalışmaya zorladı, tapınakları kapattı ve tüm zenginliklere el koydu. 1960 yılında sayıları milyonları bulan rahiplerin sayısı 50.000'e indi. 1966-1976 yılındaki Kültür Devrimi sırasında geriye kalan Taoist miras da ortadan kaldırıldı. Bu dönemde neredeyse tüm Taoist tapınaklar kapatıldı, binlercesi yıkıldı, heykellerin yüzde 95'i parçalandı. Böylece Taoizm neredeyse tamamen ortadan kaldırıldı.
Çin Geleneklerindeki "Vahşet Sahneleri" Kitap boyunca Uzak Doğu dinlerine ait birçok sapkın geleneği, batıl uygulamayı inceledik. Örneğin Hindu geleneklerinin kadınları yakmayı, kız çocuklarını diri diri gömmeyi teşvik ettiğini gördük. Ancak Uzak doğu dinleri bu saydıklarımızdan çok daha kapsamlı şiddet sahneleri içermektedir. Bunlardan biri de Çin'in Phuket bölgesindeki "Vejeteryan Festivali" sırasında yaşananlardır. ![]() Festival boyunca, "vücutlarına hayali tanrılarının girdiği" aldatmacasına başvuran kişiler yanaklarında, dillerinde ya da vücutlarının çeşitli bölümlerinde delikler açarlar. Daha sonra bu deliklere bıçaklar, sopa, çeşitli metaller, ağaç dalları, maketler gibi çeşitli objeler sokarlar. Herkesin yüzü kan içinde kalır. Sapkın geleneklerine körü körüne bağlanmış Çin halkı ise bu vahşi ritüeli büyük bir hayranlıkla izler. Bu kişiler sokaklarda dolaşır, halkın ikram ettiği yiyecekleri yerler. Çinlilerin saçma inanışlarına göre bu kişilere dokunan kişiler iyileşir, pozitif enerji alır. "Trans" halindeki bu kişiler kendilerinden geçerek garip danslar yapar, ateşte yürür, keskin kılıçlardan yapılmış uzun bir merdivenden çıkar, kızgın yağları üzerlerine döker, tam 9 gün boyunca kendilerine çeşitli işkenceler yaparlar. Bu işkenceleri ise sözde tanrıları için yaptıklarını, bu şekilde ruhlarını ve bedenlerini temizlediklerini söylerler. Bu insanlar yanağına demir geçirerek ruhunu arındıracağını iddia edecek kadar akıl ve mantıktan yoksundurlar. Oysa insan ruhu ancak Allah korkusunun getirdiği irade ile, güzel ahlakla ve derin imanla kötülüklerden uzaklaşıp temiz bir vicdana ulaşabilir. Aksi yöndeki batıl inanışlar ise Allah'a iman etmeyen insanların karanlık ruh hallerinin doğal bir sonucudur. Çünkü Allah'tan korkmayan bir insan için sapkınlıkta bir sınır yoktur. Böyle bir kişi dünya hayatında yaptıklarından dolayı hesap vermeyeceğini düşündüğü için kendine ve çevresindeki kişilere eziyeti, cinayeti, vahşeti ve şiddeti makul görür. Kitabın önceki bölümlerinde de gördüğümüz gibi bu kişiler için günah ve suç kavramı yoktur. Bu nedenle de sapkın geleneklerinin emrettiği her batıl inanışı doğru olarak kabul eder ve gözü kapalı bir şekilde uygularlar. Oysa batıl bir hayata saplanan bu kişiler bilmelidirler ki, insan başıboş değildir. Tüm yaptıklarından sorumludur ve yaptığı her hareketten, söylediği her sözden mutlaka Allah katında hesaba çekilecektir. Rabbimiz Kıyamet Suresi'nde "İnsan, 'kendi başına ve sorumsuz' bırakılacağını mı sanıyor?" şeklinde buyurmuştur. |
1982 yılında Deng Xiao-Ping'in yönetime gelmesinin ardından Taoizm ve diğer dini inanışlar yavaş yavaş canlanmaya başladı. 1980 yıllarından sonra tekrar organize olmaya başladı ve bazı tapınaklar yavaş yavaş yeniden hareketlenmeye başladı. Günümüzde de Tao kültürü dünyanın dört bir yanında taraftar toplamaktadır.147 Mistik Doğu kültürünün meditasyon, yoga, fal gibi tüm öğelerini içinde barındıran Taoizm, ilerleyen bölümde detaylı olarak inceleyeceğimiz "21. yüzyılın Allah inancı olmayan yeni sapkın din anlayışının" da önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Vatikan'ın "Yüzyılımızda Hıristiyanlığın en büyük düşmanı" olarak kabul ettiği New Age adındaki bu batıl akım dünya üzerindeki Allah'a yönelişi engelleyebilmek için materyalist çevrelerce körüklenen bir aldanıştan başka bir şey değildir.
147- Martin Palmer, The Times, World Religions, A History of Faith, Times Books, London, 2002. s. 196-203

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder