11 Mart 2010 Perşembe

Çinlilerin Beyhude Ölümsüzlük Arayışları


Şamanların en büyük hedeflerinden biri dünya hayatında ölümsüzlüğe giden yolu bulmak, büyüler, tılsımlar ve çeşitli karışımlarla insanı ölümsüz kılmaktı. Taoistler bu sapkın inanışı Şamanlardan miras almış ve ölümsüzlük arayışından hiç vazgeçmemişlerdir. Martin Palmer, World Religions, A History of Faith (Dünya Dinleri, İnancın Tarihi) isimli eserinde bu inanışı şu şekilde açıklar:

Taoistler ritüeller ve bazı dietlerle insan vücudunu ölümsüz bir vücuda dönüştürebilecekleri gibi bir inanışa sahiptirler. Çin mitolojisinde insanüstü güçler ve ölümsüzlük arayışı çok önemli bir yer tutar. Çin efsanelerinde, filmlerinde yer alan uçan, üstün güçlere sahip ve ölmeyen karakterler bu inanışları temsil ederler. Kimi inanışlara göre bazı yiyecekler ya da içecekler insanı ölümsüz yaparken, bazılarına göre günlük meditasyonlar insanı ölümsüz kılar.144

İşte Taoizmin özü de bu alıntıda gizlidir. Taoistler asırlar boyunca bitkilerle yaptıkları çeşitli kimyasal karışımlarla ölümsüzlük arayışı içinde olmuşlardır. Geliştirdikleri beslenme yöntemleri, egzersizler, masaj şekilleri hep bu arayışın sonuçlarıdır. Belki bu çalışmalar eczacılık alanında büyük gelişmelere vesile olmuştur, ancak onların beyhude ölümsüzlük arayışları her zaman için büyük bir hüsranla sonuçlanmıştır ve her zaman da bu şekilde sonuçlanacaktır. Bu çalışmalarla insanın sağlığını korumasının dışında bir sonuç alabilmeleri mümkün değildir. Çünkü Allah her insanı bir ecel ile yaratmıştır. Dünya hayatında denemeden geçirilen insan mutlaka ölecektir. Allah ayetlerde şu şekilde bildirmektedir:

Senden önce hiçbir beşere ölümsüzlüğü vermedik; şimdi sen ölürsen onlar ölümsüz mü kalacaklar? Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Biz'e döndürüleceksiniz. (Enbiya Suresi, 34-35)

Taoistler, tapınaklarda yapılan garip danslarla tabiatın hayali enerjisini elde edebilecekleri ve güç kazanabilecekleri yönünde akıl dışı bir inanca sahiptirler.

Kuran'da tarih boyunca ölümsüzlüğe ulaşmak, bin yıl yaşatılmak isteyen insanlardan da bahsedilmektedir. Bir ayette şu şekilde buyurulmaktadır:

Andolsun, onları hayata karşı (diğer) insanlardan ve şirk koşanlardan (bile) daha ihtiraslı bulursun. (Onlardan) Her biri, bin yıl yaşatılsın ister; oysa bunca yaşaması onu azaptan kurtarmaz. Allah, onların yapmakta olduklarını görendir. (Bakara Suresi, 96)

Zamanın ilerlemesine rağmen kendini yaşlanmaya ve ölüme karşı koruyabilmiş tek bir insan yoktur. Ölmeyecek tek bir insan da yoktur. Çünkü insan kendi bedeninin ve kendi hayatının sahibi değildir. Yaşamaya karar verip hayatını kendisinin başlatmamış oluşu, bunun bir göstergesidir. Bir diğer göstergesi ise, hayatını sona erdiren ölüme müdahale edemeyişidir. Hayatın sahibi, onu verendir. Ve O, dilediği zaman da o hayatı geri alır. Günümüzden önce yaşamış olanların da şu anda yaşamakta olanların da başlarına gelmiş ya da gelecek olan bir sondur ölüm. Kimse kendini bu kaçınılmaz sondan kurtaramaz. Kuran'da, bu konu şu şekilde bildirilir:

Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. (Al-i İmran Suresi, 185)

Bu dünya insanların eğitim yeridir. Allah insanlara dünyada çeşitli sorumluluklar yüklemiş ve onlara gözetmeleri gereken sınırları bildirmiştir. İnsan, bu sınırları gözettiği, emredilenleri yerine getirip, yasaklanan şeylerden sakındığı ölçüde ruhen olgunlaşır, aklı ve şuuru gelişir. Başına gelen olaylara sabretmesini, hiçbir durumda Allah'ın dininden taviz vermemeyi, her durum karşısında Allah'a yönelip dönmeyi, yalnız O'ndan yardım istemeyi öğrenir. Allah'ı gereği gibi takdir etmeyi, O'na karşı içli bir sevgi ve saygı dolu bir korku duymayı öğrenir, Allah'a karşı katıksız bir iman ve tam bir teslimiyet kazanır. Allah'ın yarattığı nimetlerin değerini gerçek manada anlar ve bu sayede Allah'a karşı olan şükrü, sevgisi, yakınlığı ve hayranlığı artar. Sonuçta, Allah'ın beğendiği üstün akla ve ahlak özelliklerine sahip ideal bir mümin haline gelir. Bu şekilde her yönüyle mükemmel yaratılmış olan cennete girmeye layık bir insan haline gelir.

İnsan bu dünyada başına gelen sayısız olaylarla sınanır ve bu imtihandaki başarısı oranında ebedi hayatında ceza veya mükafata kavuşur. Hiç kimse kendi imtihanının ne zaman son bulacağını bilemez. Ölüm, Kuran'da bizlere bildirildiği gibi "süresi belirtilmiş bir yazıdır". (Al-i İmran Suresi, 145) Bu süre bazen uzun, bazen de kısadır. Aslında en uzun olarak tanımladığımız süre bile nadiren 70 ya da 80 senenin üzerine çıkabilir.

Bu nedenle, uzun yaşama planları yapmak yerine insan, Allah'a karşı sorumlu olduğunu ve hesap gününde bütün yaptıklarının hesabını vereceğini bilerek, Kuran'ın rehberliğinde ve onun gösterdiği yola uygun olarak yaşamalıdır. Aksi halde, insanın sonsuz hayatı için bir hazırlık yapmaması, bunun için kendisine tanınan bu tek ve önemli fırsatı kaçırması ve ebediyen cennetten mahrum kalması kendisi için gerçekten de çok acı bir sonuç olur. Bu nedenle dünyada boşa geçen her saniye hem çok büyük bir kayıp hem de çok acı bir sonuca doğru atılan bir adım olabilir.

İnsan hayatı boyunca karşısına çıkacak muhtemel olaylar için önceden hazırlık yapar. Ölüm ise her insanın karşılaşacağı mutlak sondur. İnsan ölümle karşılaştığında tek başına olacak, ölümünün ardından da "teker teker, yapayalnız ve yalın olarak" (Enam Suresi, 94) hesaba çekilecektir. Ebedi kurtuluşu isteyen insanlara, Allah Kuran'da şöyle emreder:

Ey iman edenler, Allah'tan korkun. Herkes yarın için neyi takdim ettiğine baksın. Allah'tan korkun. Hiç şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. Kendileri Allah'ı unutmuş, böylece O da onlara kendi nefislerini unutturmuş olanlar gibi olmayın. İşte onlar, fasık olanların ta kendileridir. (Haşr Suresi, 18-19)

Konfüçyüsçülerin durumu ise dünya hayatını yeterli görüp, hiç ölmeyeceklerini sanan insanların durumu gibidir. Allah Kuran ayetlerinde bu insanların durumunu şöyle haber vermektedir:

De ki: "Davranış (ameller) bakımından en çok hüsrana uğrayacak olanları size haber vereyim mi? Onların, dünya hayatındaki bütün çabaları boşa gitmişken, kendilerini gerçekte güzel iş yapmakta sanıyorlar." (Kehf Suresi, 103-104)

Allah dilediğine rızkı genişletir-yayar ve daraltır da. Onlar ise dünya hayatına sevindiler. Oysa ki dünya hayatı, ahirette (ki sınırsız mutluluk yanında geçici) bir meta'dan başkası değildir. (Rad Suresi, 26)

144- Martin Palmer, The Times, World Religions, A History of Faith, Times Books, London, 2002. s. 199Kim bunda (dünyada) kör ise, O, ahirette de kördür ve yol bakımından daha 'şaşkın bir sapıktır.' (İsra Suresi, 72)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder