Şintoistler ölülerin ruhlarının bir "kami" haline gelerek yaşayanlar arasında dolaştığına, mezarlarında kaldığına, çocukları ile torunlarının sevinçlerine, kederlerine ortaklık ettiklerine, onlara göz kulak olduklarına inanırlar. Onlar ölerek sözde birtakım doğaüstü güçlere sahip olmuşlardır. Bu batıl inanç, Şintoistleri akılcı bir insanın hayrete düşerek dinleyeceği masallar üretmeye itmiştir. Onlara göre ölüler doğa olaylarını yönetir, doğumları, ölümleri kontrol eder, bereket getirir, mevsimlerin oluşmasını sağlar, afetleri ve kıtlıkları meydana getirirler. Bu sapkın anlayış yüzünden her ailenin, her köyün, her klanın, ulusun "kendi atalarının ruhları" tarafından korunduğuna inanırlar. Bazı kamilerin de ağaçlara, doğaya, aletlere, hatta mutfaktaki tencerelere kadar herşeye can verdiklerine inanırlar.
Bu çarpık inanca göre Şintoistler, bazı kamilerin hastalıklarda, bazılarının trafikte, bazılarınınsa üniversite sınavlarında başarılı olmak için yardımcı olduğuna inanırlar. Japon hayal gücü, dünyayı iyi ya da kötü ruhlarla doldurmuştur. Her Şintoist için kendi kamisi evrenin ve varlığın temelidir. Oysa aciz insanların, taştan ya da tahtadan eşyaların bazı güçleri olduğuna inanmak çok büyük bir cehalettir. Evrendeki her işi evirip çeviren sonsuz güç ve kudret sahibi olan Rabbimiz'dir. Secde Suresi'nde de bildirildiği gibi "Gökten yere her işi evirip düzene koyan O'dur." (Secde Suresi, 5) Tüm kainatı yoktan var eden, canlı ve cansız tüm varlıkları yaratan alemlerin Rabbi olan Allah'tır. Ayetlerde şu şekilde bildirilmektedir:
Sizin İlahınız tek bir İlah'tır; O'ndan başka İlah yoktur; O, Rahman'dır, Rahim'dir (bağışlayan ve esirgeyendir). Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. (Bakara Suresi, 163-164)
Allah O'dur ki, gökleri dayanak olmaksızın yükseltti; onları görmektesiniz. Sonra arşa istiva etti ve güneş ile aya boyun eğdirdi, her biri adı konulmuş bir süreye kadar akıp gitmektedirler. Her işi evirip düzenler, ayetleri birer birer açıklar. Umulur ki, Rabbinize kavuşacağınıza kesin bilgiyle inanırsınız. (Rad Suresi, 2)
![]() |
Ayetlerde işaret edildiği gibi, Allah'ın varlığını ve birliğini, evrendeki ve doğadaki büyük uyumu gözlemleyerek de anlayabiliriz. Tüm evrende insan yaşamını mümkün kılan büyük bir denge ve uyumun var olması ya da doğadaki tüm canlıların ortak bir tasarımın izlerini taşıması (örneğin hepsinin aynı DNA yapısına sahip oluşu), varlık alemine sonsuz akla sahip bir düzenin egemen olduğunu göstermektedir. Ünlü moleküler biyolog Michael Denton'ın Nature's Destiny: How The Laws of Biology Reveal Purpose in The Universe (Doğanın Kaderi: Biyoloji Kanunları Evrende Bir Amacın Var Olduğunu Nasıl Gösteriyor) adlı kitabında açıkladığı gibi, galaksilerden atomun yapısına kadar tüm evrene hakim ortak bir amaç, ortak bir tasarım vardır. Bu da tek bir Yaratıcı'nın varlığını gösterir. Bunun aksini düşünmek, yani evrende Allah'tan başka ilahlar olduğunu, her birinin farklı bir güce sahip bulunduğu hayal etmek ise saçmadır. Allah Kuran'da bu şekilde düşünen putperestlere - örneğin Şintoistler gibi, milyonlarca hayali ilaha inananlara - bu inançlarının ne kadar büyük bir aldanış olduğunu şöyle bildirmektedir:
Allah, hiçbir çocuk edinmemiştir ve O'nunla birlikte hiçbir ilah yoktur; eğer olsaydı, her bir ilah elbette kendi yarattığını götürüverirdi ve (ilahların) bir kısmına karşı üstünlük sağlardı. Allah, onların nitelendiregeldiklerinden yücedir. (Müminun Suresi, 91)
![]() "Siz beni Allah'a (karşı) inkar etmeye ve hakkında bilgim olmayan şeyleri O'na şirk koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi, üstün ve güçlü olan, bağışlayan (Allah')a çağırıyorum. (Mümin Suresi, 42) |
Ölülerine sahte ilahlık veren Şintoistler, bu ayette bildirilen gerçeği iyi düşünmeli, kendi zihinlerinde oluşturdukları hayali "ilahlar karmaşası"ndan kurtularak, Allah'ın apaçık varlığını kabul etmeli ve O'na teslim olmalıdırlar.
Ölüler hakkında böylesine sapkın inanışlara sahip olan Şintoistler ölüm, hesap günü, ahiret hayatı, cennet ve cehennem gibi konularda ise hemen hiçbir yorum yapmazlar. Sahip oldukları sapkın inanışlar Şintoistleri bu konularda da akıl ve mantıkla bağdaşmayan, saçma uygulamalara itmiştir. Batıl Şinto yazılı metinlerine göre ölülerin rahatı "yaşayanların onlara iyi bakmaları, sundukları yiyecekler, mezarlarına koydukları sunumlar sayesinde" olur, "ölülere iyi davrananlar mutlu, kötü davrananlar mutsuz olurlar". Eğer ölülere gerekli saygı gösterilmez, sık sık sunularda bulunulmaz, armağanlar alınmazsa ölülerin bunun intikamını alacaklarına inanırlar. Bu nedenle de Şintoizme inanan bir Japon, ölülere saygı göstermeyi, mezar ziyaretlerini, ölülere sunularda bulunmayı çok önemli bir görev olarak görür. Oysa Şintoizmin diğer inanışları gibi, ölüm ve ölülerle ilgili bu inanışı da Japonların atalarından devraldıkları büyük bir aldanıştır.
İnsanların oluşturduğu hiçbir gelenek veya öğreti, ölüm sonrası hakkında doğru bir bilgi veremez; çünkü hiçbir insan ölüm sonrasını görüp geri dönmüş değildir. Ölüm ve ölümden sonraki hayat hakkındaki gerçek bilgiyi öğrenebileceğimiz tek kaynak, Allah'ın bize ulaştırdığı Kuran'dır. Rabbimiz hem (günümüzde tahrifata uğramış durumda olan) Tevrat ve İncil'de, hem de tahrif edilmemiş tek İlahi kitap olan Kuran'da ölümle birlikte insanın dünya hayatının sona ereceğini ve ahiret hayatının başlayacağını haber vermektedir. Reenkarnasyona inananların iddia ettikleri gibi insan yeni bir bedenle dünyaya gelmeyecek, Şintoistlerin inandığı gibi öldükten sonra ruhu dünya hayatında uzun yıllarca yaşamayacaktır. Allah Kuran'da şu şekilde bildiir:
![]() Atalarından devraldıkları batıl Şinto gelenekleri, tüm Japonları evrenin "İzanagi" ve "İzanami" isimli iki sözde ilah tarafından meydana getirildiği şeklindeki saçma efsaneye inanmak zorunda bırakır. Bu akıl dışı masala göre, tüm Japon adaları ve Japon halkı bu ikili tarafından var edilmiştir. |
Sonunda, onlardan birine ölüm geldiği zaman, der ki: "Rabbim, beni geri çevirin. Ki, geride bıraktığım (dünya)da salih amellerde bulunayım. "Asla, gerçekten bu, yalnızca bir sözdür, bunu da kendisi söylemektedir. Onların önlerinde, diriltilip kaldırılacakları güne kadar bir engel (berzah) vardır. (Müminun Suresi, 99-100)
Orda, ilk ölümün dışında başka ölüm tatmazlar. Ve (Allah da) onları cehennem azabından korumuştur. Senin Rabbinden, bir fazl ve (lütuf) olarak. İşte büyük 'mutluluk ve kurtuluş' budur. (Duhan Suresi, 56-57)
... Sen bu zalimleri, ölümün 'şiddetli sarsıntıları' sırasında meleklerin ellerini uzatarak onlara: "Canlarınızı (bu kıskıvrak yakalanıştan) çıkarın, bugün Allah'a karşı haksız olanı söylediğiniz ve O'nun ayetlerinden büyüklenerek (yüz çevirmeniz) dolayısıyla alçaltıcı bir azabla karşılık göreceksiniz" (dediklerinde) bir görsen... (Enam Suresi, 93)
Melekleri, onların yüzlerine ve arkalarına vurarak: "Yakıcı azabı tadın" diye o inkar edenlerin canlarını alırken görmelisin. Bu, ellerinizin önceden takdim ettiği işler yüzündendir. Yoksa şüphesiz Allah kullara zulmedici değildir. (Enfal Suresi, 50-51)
Hayır; can, köprücük kemiğine gelip dayandığı zaman, "Son müdahaleyi yapacak kim" denir. Artık gerçekten, kendisi de bir ayrılık olduğunu anlamıştır. (Kıyamet Suresi, 26-28)
![]() Diğer pek çok putperest toplulukta olduğu gibi batıl Şinto inanışlarında da uydurma bir Güneş tanrısı vardır: Amaterasu. |
Oysa bu büyük bir aldanıştır ve aklını kullanan her insan bunu anlayabilir. Dünya üzerindeki her kültürün, her toplumun son derece farklı gelenekleri olduğuna göre, "geleneklere uyma"nın insanları doğruya götüreceği nasıl düşünülebilir? B ir Afrika kabilesinde yetişen bir insan için izlenmesi gereken doğru, atalarının sapkın adetini sürdürmek midir? Nazi bir babanın oğlu için doğru, babasının zalim, ırkçı, cani ideolojisini korumak mıdır? Hemen hepsi birbiriyle çelişen, son derece farklı efsaneler, kurallar, tabular içeren geleneklerin hangisi insanı doğruya götürebilir? Bunların hangisinin doğru olduğu, daha doğrusu herhangi birisinin ufak da olsa bir doğruluk payı taşıyıp taşımadığı, nasıl tespit edilecektir?
Tüm bu sorular, geleneklere, ataların değerlerine uymanın insanı hiçbir zaman doğruya ulaştıramayacağının ifadesidir. Nitekim Allah Bakara Suresi'nde atalarının dinine gözü kapalı bir şekilde inananlara bu gerçek üzerinde düşünmelerini öğütlemektedir:
Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız" derler. (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler? (Bakara Suresi, 170)
... Allah mı daha hayırlı yoksa onların ortak koştukları mı?
(Onlar mı) Yoksa, gökleri ve yeri yaratan ve size gökten su indiren mi? Ki onunla (o suyla) gönül alıcı bahçeler bitirdik, sizin içinse bir ağacını bitirmek (bile) mümkün değildir. Allah ile beraber başka bir İlah mı? Hayır, onlar sapıklıkta devam eden bir kavimdir.
Ya da yeryüzünü bir karar yeri kılan, onun arasında ırmaklar var eden ve ona (yeryüzü için) sarsılmaz dağlar yaratan ve iki deniz arasında bir ara-engel (haciz) koyan mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı? Hayır onların çoğu bilmiyorlar.
Ya da sıkıntı ve ihtiyaç içinde olana, Kendisi'ne dua ettiği zaman icabet eden, kötülüğü açıp gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı? Ne az öğüt-alıp düşünüyorsunuz.
Ya da karanın ve denizin karanlıkları içinde size yol gösteren ve rahmetinin önünde rüzgarları müjde vericiler olarak gönderen mi? Allah ile beraber başka bir ilah mı? Allah, onların şirk koştuklarından yücedir.
Ya da halkı sürekli yaratmakta olan, sonra onu iade edecek olan ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı? De ki: "Eğer doğru söylüyor iseniz, kesin-kanıt (burhan)ınızı getiriniz." (Neml Suresi, 59-64
)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder