14 Mart 2010 Pazar

Hinduizm Putperest Bir Dindir




Haberiniz olsun; şüphesiz göklerde kim var, yerde kim var tümü Allah'ındır. Allah'tan başkasına tapanlar bile, şirk koştukları varlıklara ve güçlere (gerçekte) uymazlar. Onlar yalnızca bir zanna uyarlar... (Yunus Suresi, 66)
Hinduizmin kendi içinde birçok farklı türevi olduğu için, bu batıl inancın öğretilerini kesin hatlarla tespit etmek, inanışlarını sınıflandırabilmek ve bunun ardından tüm sapkın yönlerini teker teker ortaya koymak mümkün değildir. Ancak Hindu dini hakkında bilinen en temel gerçek, bu dinin insanları putlara tapınmaya teşvik eden, pagan bir inanç olduğudur.

Hinduların nasıl bir Allah inancına sahip olduklarını anlamak oldukça zordur. Çünkü her farklı Hindu topluluğunun, kasabanın, köyün, hatta aynı aile içinde yaşayan bireylerin dahi birbirlerinden farklı inançları bulunabilmektedir. Ancak bu din üzerine araştırma yapıldığında Hinduizmin putperest bir din olduğu sonucuna ulaşılır. Bu gerçeğe rağmen, Hindular asırlardır süregelen putperest geleneklerini çok farklı şekillerde yorumlamaktadırlar. Milyonlarca farklı puta tapmalarına, bu putların cezalandırma ve mükafatlandırma gibi pek çok sözde üstün güce sahip olduklarına inanmalarına rağmen, Hindular genelde putperest olduklarını kabul etmezler. "Brahma" adını verdikleri "evrensel bir ruha" inandıklarını, diğer putları Brahma'nın yansımaları olarak gördüklerini, dolayısıyla Hinduizmin tek tanrılı bir inanç olduğunu söylerler.

Oysa bu, İslam dini ile hiçbir şekilde bağdaşmayan sapkın bir anlayıştır ve zaten putperestlik de budur. Üstelik Hinduizmin putperest bir din olduğunu anlamak için herhangi bir araştırmaya ya da uzun süre gözlemler yapmaya da gerek yoktur. Hindistan'ın dört bir yanını saran milyarlarca put bu gerçeği tüm açıklığıyla gözler önüne sermektedir.

Kuran ayetlerinde de putperestliğin tarifi çok açık bir şekilde yapılmaktadır. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) döneminde de putlara tapan bazı Arap toplulukları, tüm evrenin yaratıcısı ve hakimi olan Allah'ın varlığına inanıyor, ancak taptıkları putların Allah'tan başka güçleri olduklarını sanıyor, kimi zaman da onlara "aracı" olarak tapınıyorlardı. Hinduizmdeki Brahma inancı ile bir kısım cahiliye devri Araplarının bu putperest inançları büyük bir benzerlik göstermektedir. Allah, bu insanların nasıl bir yanılgı içinde olduklarını Kuran'da şöyle haber verir:

...O'ndan başka veliler edinenler (şöyle derler:) "Biz, bunlara bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." Elbette Allah, kendi aralarında hakkında ihtilaf ettikleri şeylerden hüküm verecektir. Gerçekten Allah, yalancı, kafir olan kimseyi hidayete erdirmez. (Zümer Suresi, 3)

Nitekim şekil olarak da cahiliye putperestliği ile Hinduizm oldukça benzerdir. Hindular da sözde ilahlarına ibadet etmekte, yemekler sunmakta, saygı göstermekte, onlardan korkmaktadırlar. Hinduizmin pagan bir din olduğu açıktır ve tüm öğretileri bu açık gerçeği ortaya koymaktadır.

Bir Müslüman için Hinduizmin gerçek tanımını yapmak oldukça kolaydır. Çünkü iman edenlerin önlerinde hakkı batıldan ayıran bir rehber bulunmaktadır. Bu rehber Rabbimiz'in tüm insanlara doğruyu yanlıştan ayıran bir hidayet rehberi olarak gönderdiği Kuran'dır.


Göklerde Ve Yerde Her Ne Varsa O'nundur. Şüphesiz Allah, Hiçbir Şeye Ihtiyacı Olmayan (Gani)Dır, Övülmeye Layık Olandır. (Hac Suresi, 64)

Allah'ı "Bir ve Tek" olarak tanıyan İslam dini, bu tevhid inancı üzerine kuruludur ve Müslümanlar "La İlahe İllAllah" (Allah'tan başka ilah yoktur) gerçeğine iman eden, muvahhid kimselerdir. Rabbimiz insanları yaratma amacını "Ben, cinleri ve insanları yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım." (Zariyat Suresi, 56) ayetiyle bizlere haber vermiştir. Tüm insanlar Allah'a teslim olmak, sadece O'na dua edip yalnızca O'ndan yardım istemek ve hiçbir şeyi Rabbimiz'e ortak koşmamakla sorumlu tutulmaktadırlar. Bir ayette şu şekilde buyurulmaktadır:

De ki: "Ben, dini yalnızca O'na halis kılarak Allah'a ibadet etmekle emrolundum." (Zümer Suresi, 11)
"Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır..." (Rum Suresi, 30) ayetiyle de bizlere bu gerçek hatırlatılmaktadır. Allah, kainatın ve kainattaki kusursuz düzenin tek sahibidir, yaratıcısıdır ve tek koruyucusudur. Evreni yoktan var eden, ona belli bir düzen veren, gökleri, yeri ve en küçüğünden en büyüğüne kadar tüm canlıları yaratan, onlara hayat ve rızık verendir. Fatır Suresi'nde şu şekilde buyurulmaktadır:

(Allah) Geceyi gündüze bağlayıp-katar, gündüzü de geceye bağlayıp-katar; Güneş'i ve Ay'ı emre amade kılmıştır, her biri adı konulmuş bir süreye kadar akıp gitmektedir. İşte bunları (yaratıp düzene koyan) Allah sizin Rabbinizdir; mülk O'nundur. O'ndan başka taptıklarınız ise, 'bir çekirdeğin incecik zarına' bile malik olamazlar. (Fatır Suresi, 13)

Tüm kainatı üstün bir yaratılışla var eden Rabbimiz, ilmiyle herşeyi kuşatmıştır. Başka varlıkları Allah'a ortak koşanlar, cansız putların önünde secde edip saygı gösterisinde bulunurlarken çok büyük bir günah işlemektedirler. Çünkü Allah tüm mülkün gerçek sahibidir, övülmeye, itaat edilmeye ve şükredilmeye gerçek layık olandır. Bir ayette bu gerçek şu şekilde haber verilmektedir:

De ki: "Ey mülkün sahibi Allah'ım, dilediğine mülkü verirsin ve dilediğinden mülkü çekip-alırsın, dilediğini aziz kılar, dilediğini alçaltırsın; hayır Senin elindedir. Gerçekten Sen, herşeye güç yetirensin." (Al-i İmran Suresi, 26)

Canlı cansız tüm varlıkları çepeçevre kuşatmış olan Rabbimiz, söylediğimiz her sözde, aklımızdan geçen her düşüncede, yaptığımız her işte bize şahittir. O insanların içlerinden geçirdiklerinden, gizlice tasarladıklarından haberdar olan, gizlinin gizlisini bilendir:


Ey Insanlar, Siz Allah'a (Karşı Fakir Olan) Muhtaçlarsınız; Allah Ise, Ğaniy (Hiçbir Şeye Ihtiyacı Olmayan)Dır, Hamid (Övülmeye Layık)Tır.
(Fatır Suresi, 15)
Senin içinde olduğun herhangi bir durum, onun hakkında Kuran'dan okuduğun herhangi bir şey ve sizin işlediğiniz herhangi bir iş yoktur ki, ona (iyice) daldığınızda, Biz sizin üzerinizde şahidler durmuş olmayalım. Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiçbir şey Rabbinden uzakta (saklı) kalmaz. Bunun daha küçüğü de, daha büyüğü de yoktur ki, apaçık bir Kitap'ta (kayıtlı) olmasın. (Yunus Suresi, 61)

Yeryüzündeki her varlık Allah'a muhtaçtır. Allah ise; insanın sahip olduğu her türlü eksiklikten münezzehtir, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır. Allah Kendisi'ne yegane sığınılan, ihtiyaç duyulandır. Kendisi'nden yardım beklenmesi, medet umulması gereken de yalnızca O'dur. Allah, ezeli ve ebedi olan, daima diri olandır:


Allah... O'ndan başka ilah yoktur. Diridir, kâimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun Katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O'nun Kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek yücedir, pek büyüktür. (Bakara Suresi, 255)

Allah sonsuz güç sahibidir, herşey O'nun bilgisi ve emri dahilinde hareket eder. Gökten yere kadar bütün işler Allah'ın emriyle gerçekleşmektedir. Ölümler, doğumlar, doğa olayları, akla gelebilecek her iş, her olay Allah'ın emriyle oluşmaktadır. En küçüğünden en büyüğüne kadar alınan her karar, yapılan her faaliyet Allah'ın izni iledir. Aynı şekilde vücudunuzdaki trilyonlarca hücrenin işleyişi, bu hücrelerin her birinin içinde bulunan organellerin tek tek yerine getirdikleri bütün görevler, bu hücreleri besleyen sistemler ve daha sayamayacağımız türlü detaylar Allah'ın kontrolündedir. Bunun yanında, boşlukta dönüp durmakta olan Dünya'dan, Dünya'nın üzerindeki tek bir karıncanın beslenmesinden üremesine kadar hayatını devam ettirmesi için gereken tüm faaliyetlere kadar herşey yine Allah'ın izniyle gerçekleşir. Rabbimiz "... O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur..." (Hud Suresi, 56) ayetiyle bu gerçeği bizlere bildirir.

Hiçbir insan ya da varlık Allah'tan bağımsız müstakil bir güce sahip değildir. Tüm varlıklar Allah'a boyun eğmiştir. Göklerde ve yerde ne varsa Allah'a teslim olmuştur ve O'nun kontrolündedir. Hiç kimse Allah'ın kontrolü ve dilemesi dışında hareket edemez, tek bir söz dahi söyleyemez. Allah, bütün alemlerin sahibidir. Tüm kuvvet sadece Allah'ın elindedir. Bu gerçeği unutup da, ne kendine ne bir başkasına -Allah'ın dilemesi dışında- en küçük bir yardıma bile güç yetiremeyecek taştan, topraktan varlıklardan medet ummak, insana hem dünyada hem de ahirette çok büyük hüsran getirir. Allah Araf Suresi'nde şöyle buyurmaktadır:


Gökleri Ve Yeri Hak Ile Yarattı: O, Şirk Koştukları Şeylerden Yücedir.
(Nahl Suresi, 3)
Kendileri yaratılıp dururken, hiçbir şeyi yaratamayan şeyleri mi ortak koşuyorlar? Oysa (bu şirk koştukları güçler ve nesneler) ne onlara bir yardıma güç yetirebilir, ne kendi nefislerine yardım etmeğe. Onları hidayete çağırırsanız size uymazlar. Onları çağırırsanız da, suskun dursanız da size karşı (tutumları) birdir. Allah'tan başka taptıklarınız sizler gibi kullardır. Eğer doğru iseniz, hemen onları çağırın da size icabet etsinler. Onların yürüyecek ayakları var mı? Ya da tutacakları elleri mi var? Veya görecek gözleri mi var? Yoksa işitecek kulakları mı var? De ki: "Ortak koştuklarınızı çağırın, sonra bir düzen (tuzak) kurun da bana göz bile açtırmayın. Hiç şüphesiz, benim velim Kitab'ı indiren Allah'tır ve O salihlerin koruyuculuğunu (veliliğini) yapıyor. O'ndan başka taptıklarınız ise size yardıma güç yetiremezler, kendilerine de. Eğer onları doğru yola çağırırsanız işitmezler. Onları sana bakar (gibi) görürsün, oysa onlar görmezler bile. (Araf Suresi, 191-198)

Hinduizmi incelediğimizde son derece sapkın, batıl, ilkel, akıl ve mantıkla çelişen bir ritüeller dini ile karşılaşırız. Onlar tüm hayatlarını hayali ilahlarına cahilce ibadet ederek geçirirler. Hindistan'ın her yerinde bu Hindu putlarını görmek mümkündür: tapınaklarda, evlerde, küçük yol üstü ibadet yerlerinde, girintili çıkıntılı taş yontularda, reklamlarda, takvim yapraklarında, film afişlerinde, dükkanlarda, mücevher tasarımlarında, biblolarda, ev süslemelerinde... Kısaca Hinduizmin etkili olduğu ülkelerde hayatın her alanı bu putlarla çevrilmiştir.

Allah Fatır Suresi'nde böyle kimselerin durumlarını bizlere şu şekilde haber vermektedir:

Eğer onlara dua ederseniz, duanızı işitmezler, işitseler bile size cevap veremezler. Kıyamet gününde ise, sizin şirk koşmanızı tanımayacaklardır. (Bunu herşeyden) Haberi olan Allah gibi sana (hiç kimse) haber vermez. (Fatır Suresi, 14)

Hinduların putperest olmadıklarını iddia etmelerinin nedenlerinden biri ise, bu inancın saçmalığının dünyadaki hemen her sağduyulu insan tarafından bilindiğinin farkında olmalarıdır. Tapındıkları putların aslında put olmadığını, kendilerini "Brahma"ya veya "evrensel ruha" ulaştıracak aracılar sayıldığını iddia ederken farkına varamadıkları gerçek ise, bu iddianın zaten tarih boyunca tüm putperestlerin iddiası oluşudur. Başta da belirttiğimiz gibi, Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in dönemindeki cahiliye devri müşrikleri de taptıkları putlara kendilerini Allah'a yaklaştırsınlar diye taptıklarını ileri sürmüşlerdir. Bu sapkın inanca kapılmalarının nedeni ise - hem cahiliye devri müşriklerinin hem de Hinduların - atalarından miras kalan öğretilere körü körüne, sorgulamadan inanmalarıdır. Hz. İbrahim ile putperest kavmi arasında geçen ve Kuran'da haber verilen bu konuşma, putperestlerin tarih boyunca süregelen bu bağnazlığını göstermektedir:


Hinduların hayali ilahları Brahma'nın bronz heykeli


Siz yalnızca Allah'tan başka birtakım putlara tapıyor ve birtakım yalanlar uyduruyorsunuz. Gerçek şu ki, sizin Allah'tan başka taptıklarınız, size rızık vermeye güç yetiremezler...
(Ankebut Suresi, 17)
Hani, babasına ve kavmine: "Siz neye kulluk ediyorsunuz?" demişti.
Demişlerdi ki: "Putlara tapıyoruz, bunun için sürekli onların önünde bel büküp eğiliyoruz."

Dedi ki: "Peki, dua ettiğiniz zaman onlar sizi işitiyorlar mı?"
Ya da size bir yararları veya zararları dokunuyor mu?
"Hayır" dediler. "Biz atalarımızı böyle yaparlarken bulduk." (Şuara Suresi, 70-74)

Hinduizmi sempatik gösterme propagandasının öncüleri sadece Hindular değildir. Kitabın ilerleyen bölümlerinde daha detaylı olarak inceleyeceğimiz materyalist ve Darwinist çevreler de bu propagandada önemli bir rol üstlenmektedirler. Ancak Batı toplumlarında putperestliğe karşı Hıristiyan geleneğinden gelen doğal bir tepki vardır. Hıristiyanlık zaman içinde ilk vahyedildiği halinden uzaklaşıp dejenere olmuşsa da bu gibi temel değerlerini korumuştur. Günümüzde de Hıristiyan toplumları putperestliği bir çeşit sapkınlık, Hinduizmi de putperest bir inanç olarak görmektedirler. Bu nedenle de Hindu inanışlarının Batılı toplumlarda yerleşmesini hedefleyen çevreler, "evrensel ruh" tanımını kullanarak bu sapkınlığı putperestlikten uzak bir görüntüyle kamufle etmeye çalışmaktadırlar. Bu aldatmacanın bozulması içinse, çözüm Hinduizm'e inanan insanların düşünmeye, vicdanlarının sesini dinlemeye ve akıllarını kullanmaya davet edilmeleridir. Allah, Kendisi'nden başka ilahlar edinerek cahilce sapan insanları vicdanlarıyla hareket etmeye şöyle davet etmemizi bizlere bildirmiştir:


"...De ki: "Öyleyse, O'nu bırakıp kendilerine bile yarar da, zarar da sağlamaya güç yetiremeyen birtakım veliler mi (tanrılar) edindiniz?" De ki: "Hiç görmeyen (a'ma) ile gören (basiret sahibi) eşit olabilir mi? Veya karanlıklarla nur eşit olabilir mi?" Yoksa Allah'a, O'nun yaratması gibi yaratan ortaklar buldular da, bu yaratma, kendilerince birbirine mi benzeşti? De ki: "Allah, herşeyin yaratıcısıdır ve O, tektir, kahredici olandır." (Rad Suresi, 16)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder