Devlet Şintosu, 19. yüzyıla kadar Japon halkının sahip olduğu Şinto inancıyla birebir bağdaşmıyordu. İmparatorluk ve yönetim her gün yeni kurallar oluşturuyor, sözde kutsal kitaplar bizzat devlet yönetimi tarafından yazılıyordu. Tokyo Üniversitesi'nde Japon Uzmanı olan ve Meiji döneminin son yıllarına da şahit olan akademisyen Basil Hall Chamberlain 1912 yılında yazdığı "Yeni Bir Dinin İcat Edilişi" (The Invention of a New Religion) isimli ünlü çalışmasında o dönemde Japonya'da125 yaşananlara dikkat çekmektedir.Chamberlain çalışmasında, İmparatorluk ve onun emrinde çalışanların nasıl yeni bir din oluşturduklarının üzerinde şöyle durmaktadır:
Japonya'ya ve İmparatora tapınma yeni Japon dininin adıdır ve tabi ki bir anda ortaya çıkmış değildir... Ama 20. yüzyıldaki milliyetçi ve ülkesine sadık Japon dini çok yeni bir dindir. Daha önceden var olan fikirler elemeden geçirilmiş, değiştirilmiş, yeni biçimlere sokulmuş, yeni kullanım alanları meydana getirilmiş ve yeni bir merkez noktası bulmuştur. Bu sadece yeni bir din değil, aynı zamanda tam olarak da tamamlanmamış bir dindir. Resmi kadrolar tarafından -bilinçli ya da yarı bilinçli olarak- yavaş yavaş oluşturulmaktadır. Bu, kadroların ve toplumun genelinin çıkarlarına hizmet etmesi için tasarlanmıştır...126
Yazarın da belirttiği gibi Devlet Şintosu olarak tanımlanan bu yeni din, 19. yüzyılın başlarında oluşturulmaya başlanmıştı. Ortada vahye dayalı saf bir inanç olmadığı için, Şintoizm denen gelenekler ve batıl inanışlar bütünü, mevcut rejimin ihtiyaç ve amaçlarına göre kolaylıkla yeniden şekillendirilebiliyor ve toplum da bunu garip karşılamıyordu. Böylece Devlet Şintosu, Japon İmparatorluğu'nun giderek yükselen faşizan eğilimlerine araç haline geldi. Resmi dini öğreti, Japon imparatorunun ve halkının kutsallığına sıkça atıfta bulunuyor, Japonların dünyadaki tüm halklardan üstün oldukları fikrini aşılıyordu. Bu, hiçbir temele dayanmayan, saçma fikrin bir sonucu olarak da yabancı düşmanlığı ortaya çıkmıştı. Ancak öte yandan halkın Budizme olan ilgisi devlet yönetimini endişelendiriyor ve bunun mutlaka ortadan kalkmasını istiyorlardı. Basil Hall Chamberlain bu durumu şöyle anlatır:
Sıradan halk Budizme ve güncel Budist festivallere olan ilgisini kaybetmiyor, ölülerini hala Budist tapınaklarda yakmayı tercih ediyorlardı. Hükümet kadroları ise bunu değiştirmek istiyordu. Japon İmparatorunun doğrudan güneş tanrıçasının soyundan geldiği, onun dünyadaki yaşayan tanrı olduğu, herkesin İmparatora koşulsuz sadık olması gerektiği yönündeki Şinto doktrini üzerinde ısrar ediyorlardı. Anayasa ve toplum hayatını düzenleyen çeşitli kurallar İmparatorun halka karşılıksız sunduğu hediyeler olarak görülüyordu, bireysel haklar olarak değil! Bu nedenle de yönetimindeki bakanlar ve memurlar -alt kademe ya da üst kademe olsun- üstün -bazılarına göre doğaüstü- otoritenin uygulayıcısı olarak görülmeliydiler...127
Japonya, daha önce her yönüyle dışarıya kapalı bir toplum iken Meiji döneminde Batı toplumlarından bilgi ve teknoloji ihracına başladı. Orduya ve donanmaya büyük önem verip, Çin'i ve Rusya'yı bozguna uğratacak büyük -ama aynı zamanda da saldırgan- bir askeri güce sahip oldu. Ekonomik anlamdaki bu büyük gelişme ve ülke içinde güçlenen milliyetçi duygular Japonya'nın hammadde ve pazar arayışı nedeniyle yayılmacı bir politika izlemesiyle sonuçlandı. Şiddeti meşru gören yanlış bir yurtseverliğin gelişmesi, Japonları başka ulusların haklarını tanımayan, saldırgan, faşist ve emperyalist anlayışa götürdü.
Sırasıyla Çin'le (1894-95) ve Rusya'yla savaştılar (1904-05) ve her iki savaşı da kazandılar. Ardından Kore'yi ilhak ettiler (1910). 1930'larda Mançurya'yı işgal ederek Çin'e saldırdılar. Çin'e karşı yürüttükleri işgal sırasında sivil halka karşı akıl almaz vahşetler uyguladılar. 1937 yılında Çin'in Nanking kenti Japonlar tarafından işgal edildi ve şehirdeki 300 bin savunmasız insan işkence, tecavüz ve toplu katliamların hedefi oldu. II. Dünya Savaşı yıllarında ise Japonlar, Malezya'ya, Singapur'a, Yeni Gine'ye, Manila'ya ve Cava'ya saldırdılar. Bu savaşlar da Devlet Şintosunun güçlenmesinde çok büyük katkıda bulundu. Chamberlain "Yeni Şinto Dininin" zafer politikalarını şu şekilde tarif ediyordu:
Kazanılan tüm zaferler İmparatorun ve atalarının kutsal gücüne ve üstün özelliklerine bağlanıyordu. İmparator her zaferin ardından güneş tanrıçası için yaptırılan İse tapınağına yiyecekler, eşyalar sunuyordu. Aynı şey, diğer Şinto tapınaklarına da halka milliyetçilik aşılamak için yapılıyordu. Çinlilerden ve Ruslardan alınan ganimetler tapınaklarda sergileniyor, bu şekilde halka emperyalizmin başarısı, Şintonun ve milliyetçiliğin zaferleri aşılanıyordu. İmparatorluğun resmi başarılarını kutlamak için yeni festivaller üretiliyor, mümkün olan konularda yeni efsanelerle inanışlar güçlendiriliyordu.128

Okullar, emperyalist Devlet Şintosunun propaganda çalışmalarının en önemli kısmını oluşturuyordu. Tarih emperyalizmin mantığına göre çarpıtılarak öğretiliyordu. Aynı şekilde ordu ve donanma da imparatoru herşeyin üstünde gören bir eğitime tabi tutuluyordu. Tek yapılması gereken imparatora itaatti ve her türlü eleştiri yasaklanmıştı. Tarih hükümet tarafından şekillendirilen bu yeni sapkın dine göre "tekrardan yazılıyor", mitolojik efsanelerle imparatorun konumu güçlendiriliyordu. Japonları tüm halkların üstünde gören bu saldırgan ve saplantılı bakış açısı tüm Japon halkının gözlerini adeta kör etmişti. Bunun etkisiyle - ve bir taraftan da fanatik bir faşizme kapılan Japon generallerin baskısıyla - ülke II. Dünya Savaşı'na sürüklendi.
125- "The Invention of a New Religion", B. H. Chamberlain, Imperial University of Tokyo, Japan, Waats and Co, 1912

126- "The Invention of a New Religion", B. H. Chamberlain, Imperial University of Tokyo, Japan, Waats and Co, 1912

127- "The Invention of a New Religion", B. H. Chamberlain, Imperial University of Tokyo, Japan, Waats and Co, 1912

128- "The Invention of a New Religion", B. H. Chamberlain, Imperial University of Tokyo, Japan, Waats and Co, 1912

129- "History of Religious Statism and Buddhism in Japan", http://www.nichiren.com/History/a/a_frame.html

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder